Adana’da operasyon sırasında cep telefonunu sulama kanalına atan FETÖ şüphelisinin, örgütün kırmızı listede aranan sözde Afrika kıta sorumlusu Necdet İçel ile görüştüğü tespit edildi.
İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi ekiplerinin FETÖ’nün güncel finans yapılanmasına yönelik 10 Haziran’da düzenlediği ve 67 kişinin gözaltına alındığı operasyon sırasında cep telefonunu evinin balkonundan Devlet Su İşlerine (DSİ) ait sulama kanalına atan Mehmet Sait A. ile ilgili yeni bilgilere ulaşıldı.
Cep telefonunu kanaldan çıkarıp incelemeye alan ekipler, Mehmet Sait A’nın, İçişleri Bakanlığının Terör Arananlar Kırmızı Liste’deki örgütün sözde “Afrika kıta sorumlusu” Necdet İçel ile görüştüğünü belirledi.
Operasyon
Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Adana, Mersin ve İstanbul’da düzenlenen operasyonda 67 zanlı gözaltına alınmış, şüphelilerden 15’i savcılık kararıyla, 36’si adli kontrol şartıyla serbest bırakılmış, Mehmet Sait A’nın da arasında bulunduğu 16’sı tutuklanmıştı.
Merkez Çukurova ilçesi Mavi Bulvar’daki apartmanın 9. katına düzenlenen operasyon sırasında yakalanan zanlılardan Mehmet Sait A, polisi görünce cep telefonunu balkondan DSİ’ye ait sulama kanalına atmış, ekiplerin durumu fark etmesi üzerine arama çalışması yapılmış, şüpheliye ait olduğu tespit edilen cep telefonu kanaldan çıkarılmıştı.
FETÖ’nün TSK yapılanmasına yönelik İstanbul merkezli soruşturmada, haklarında gözaltı kararı verilen 65 şüpheliden 41’i yakalandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, FETÖ/PDY’nin TSK yapılanmasına yönelik operasyonlarda “öğrenci” olarak faaliyet gösteren asker şahısların, kendilerinden sorumlu sivil mahrem imamlarca büfe, market gibi kamuya açık yerlerde ücretli hatlarla iletişim halinde olduğu belirlendi.
Farklı tarihlerde gerçekleştirilen operasyonlarda yakalanan ve etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan bazı örgüt mensuplarının beyanlarını da dikkate alan savcılık, 65 şüpheli hakkında gözaltı kararı verdi.
Şüphelilerin yakalanması için İstanbul’da 30 adres başta olmak üzere 23 ilde eş zamanlı operasyon yapıldı.
Çalışma sonucunda İstanbul’daki 29 şüpheliden 21’i yakalanırken, kent dışındaki 4 şüphelinin akıbeti hakkında bilgi alınamadığı, 2 şüphelinin COVID-19 nedeniyle karantinada bulunduğu için gözaltı işlemi yapılamadığı, 18 şüphelinin de adreslerine yapılan operasyona rağmen yakalanamadığı belirtildi.
Polis ekiplerince Türkiye genelinde toplamda 41’i şüpheli gözaltına alınırken, diğer şüphelileri yakalama çalışmaları sürüyor.
Haklarında gözaltı kararı verilen şüphelilerin Deniz, Hava, Kara, Sahil Güvenlik ve Jandarma komutanlıklarında görevli biri albay olmak üzere yüzbaşı, teğmen, astsubay, sözleşmeli er ve askeri öğrencilerden oluştuğu, 5 kişinin de sivil olduğu öğrenildi.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün Mavi kategoride arananlar listesi de belli oldu. Listede 22 isim bulunurken aralarında örgütün azılı mensuplarından Emrullah Uslu, Ahmet Hamdi Parlak gibi isimler de yer aldı.
Kırmızı, Mavi, Yeşil, Turuncu ve Gri olarak 5 ayrı kategoride değerlendirilen terörist suçlusu ya da şüphelilerini ihbar eden vatandaşlar, şahsın bulunduğu kategoriye göre ödül kazanıyor.
Kocaeli eski KOM müdürü olan Ahmet Can, yargıdaki FETÖ yapılanmasını koordine ediyordu. 10 Ocak 2014’ten bu yana ABD’de olan Can için ABD’ye iade talebinde bulunuldu.#2
FETÖ’nün CHP’den sorumlu ‘siyaset imamı’ olan Ahmet Hamdi Parlak, medya ve yurt dışıyla da ilgileniyordu. Aynı zamanda Şuan firari olan Parlak’ın, MİT tırlarının durdurulması ve Cumhuriyet’te haberinin yayınlanmasıyla ilişkisi bulunuyor.
MİT tırlarını 1 Ocak 2014’te Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde sahte ihbarla durdurup aramak isteyen FETÖ’cülerin başarısız olmasının ardından FETÖ’nün ‘jandarma imamı’ olan Ali Çakmak’ın talimatıyla Ankara’daki askeri unsurlar devreye sokularak 19 Ocak 2014’te Adana Ceyhan’da durdurulup arandı. Ali Çakmak’ın ayrıca Hrant Dink davası sanığı eski Jandarma Yarbay Muharrem Demirkale ile de sıkı irtibatı saptandı.#4
Bir dönem FETÖ’nün ‘Türkiye Kara Kuvvetleri imamı’ olan Gülen’den aldığı MİT tırlarının durdurulması ve basına servis edilmesi talimatını uyguladı. MİT tırlarının hemen öncesinde 17-25 Aralık yargısal darbe girişiminin başarısız olması üzerine görevden ‘Türkiye Kara Kuvvetleri imamlığı’ görevinden alınarak Pakistan’a gönderildi. Türkiye’den en son 19 Haziran 2016’da çıkış yapan Semerci bir daha Türkiye’ye dönüş yapmadı.
#5
FETÖ’nün adli tıp yapılanmasında rolü olan Kocakurt ayrıca İzmir’deki FETÖ okulu olan Yamanlar Koleji’nin de kurucu müdürüydü. 7 Ağustos 2014’te yurt dşına kaçtı.#6
Rütbesi alınan eski Emniyet Genel Müdürlüğü personeli olan Emrullah Uslu, basında kendini Emre Uslu diye tanıtıyor. ABD’de yaşayan Uslu, “sorumlu” düzeyde. Rus Büyükelçi Karlov suikastı faili Altıntaş’ın FETÖ/PDY’nin amacı doğrultusunda düzenlediği saldırıdan sonra sosyal medyada algı operasyonu başlattı. Ülke ve dünya kamuoyunu yanıltmak amacıyla saldırı arkasında El Kaide-El Nusra terör örgütlerinin olduğunu iddia eden paylaşımlarda bulundu.
Bir dönem FETÖ’nün ’emniyet imamlığı’nı yapan Hamza Sevinç, emniyet yapılanmasına ait mal varlıklarını yönetiyor, para topluyordu. 15 Temmuz hain darbe girişimine kadar emniyet imamlığı görevinde bulunan Sevinç, FETÖ adına inşaat yapıyordu. Firari olan Sevinç, Karlov suikastında istihbarat toplayan, sergi organizasyonu için teklifte bulunan ve katil Altıntaş’ın radikalleştiği süreçte, Karlov’un öldürülmesi yönündeki talimatı, örgütsel hiyerarşiye göre ‘genel müdür’ pozisyonundaki bulunan Murat Tokay’a ileten isim.#8
Firari yargıtay üyelerinden olan İlyas Şahin, ‘yargıtay imamı’ olarak önemli davaların dosya örneklerini Gülen’e götürüyordu. Gülen’den aldığı talimatları, Yargıtay içerisinde uygulatıyordu. Baykal ile eski MHP’li yöneticilerin özel hayatlarına ilişkin görüntülerin internet ortamında yayımlanmasıyla gündeme geldiyse de, Kozmik Oda, Ergenekon, Balyoz, Futbolda Şike, Oda TV, Devrimci Karargah, Askeri Casusluk, 17/25 Aralık, MİT tırlarının durdurulması, Selam Tevhid, Tahşiye Grubu’na Kumpas ve yasa dışı dinlemelere ilişkin soruşturma ve davalarda da adı geçiyor. 16 Temmuz 2016’da hakkında yakalama kararı çıkan Şahin firari durumda.
FETÖ elebaşının ceketinin üstünden tansiyon ölçen doktoru Kudret Ünal, darbe girişiminden önce TSK imamlarına gönderdiği mail ile anlattığı sözde rüya ile “Darbeye hazırlanın” talimatını iletti. Firari Ünal, ABD’de yaşıyor.#10
FETÖ kurumlarından İzmir’deki özel Şifa Hastanelerinin kurucusu olan Mahmut Akdoğan, 5-10 kez Fethullah Gülen ile ABD’de görüşecek kadar ona yakın ve hemşehrisi. Doktor olan Akdoğan, örgüte para toplamak için hayırsever bir iş adamını kandırarak tüm mal varlığına çöktüğüne ilişkin bir davadan da yargılanıyor. FETÖ Çatı iddianamesi sanığı olan firari Mahmut Akdoğan’ın örgütün üst düzey yöneticilerinden biri.
#11
FETÖ’nün bir dönem ‘mülkiye imamı’ olan Mahmut Akpınar, paralel içişleri bakanı gibi çalışarak kripto vali, kaymakam ve diğer mülki amirleri yönetiyordu. 17-25 Aralık sürecinde etkin olan Akpınar’ın, ‘paralel içişleri bakanlığını 20 yıl sürdürdüğü öğrenildi. Akpınar son olarak örgüt içindeki çözülmenin sinyallerini açık eden bir isim. Birleşik Krallık’a firar eden Akpınar, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında bağlandığı canlı yayında girişime övgülerde bulunurken halkın sokağa çıkmayacağını iddia ediyordu.#12
New York Eyalet Abisi olan Mehmet Yaşa, Pensilvanya’da Gülen’in kamp ve sohbet organizasyonlarını ayarlıyor. FETÖ’nün kamplarından biri olan Abant toplantısında Gülen’in “Cumhuriyet ve Sözcü’den birilerinin olması” talimatını ileten kişi olduğu Bylock kayıtlarından saptandı.#13
FETÖ’nün bir dönem ‘MİT imamı’ olan Murat Karabulut, 4 Şubat 2014’te firar ettikten sonra ‘Asya İmamı’ olarak görevlendirildi. 17/25 Aralık süreci ve MİT’e kumpastan yargılanan Karabulut, FETÖ elebaşının yanında.#14
Rus Büyükelçi Karlov’u katleden terörist Altıntaş’ın FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde ‘genel müdürü’ olan Murat Tokay, Ankara’daki FETÖ mensuplarının da sorumlusuydu.. Örgütün “Türkiye Emniyet imamı” olarak görev yapan Temel Alsancak ve Hamza Sevinç’ten Karlov’un öldürülmesi talimatını alarak Altıntaş’a iletmesi üzere Ahmet Kılınçarslan’a ileten firari Tokay, Bank Asya için para topladığı, FETÖ’nün eğitim kurumlarında çalıştığı biliniyor.#15
FETÖ’nün ‘Hollanda imamı’ olan Necdet Başaran, FETÖ’nün para kasası olarak biliniyor. Örgütün üst düzeyleri arasında gösterilen Başaran, FETÖ’nün Avrupa yapılanmasının da başında görünüyor. Gülen’in Pensilvanya’da yaşadığı malikaneyi satın alarak örgütün vakıflarından birine bağışlayan Başaran için Hollanda’ya iade talebinde bulunuldu.#16
FETÖ’nün ’emniyet imamı’ olan Osman Hilmi Özdil, 17-25 Aralık kumpasında aktif görev üstlendi. Örgüt içinde ‘Kozanlı Ömer’ kod adını kullanan Özdil, 17-25 Aralık kumpası başarısız olunca görevden alındı ve yurt dışına kaçtı.#17
FETÖ çatı iddianamesinde yargılanan Rıdvan Akovalı, FETÖ’nün ‘GATA imamı’ydı. Akovalı, birçok örgüt üyesinin usulsüz olarak askeri okullara girmesini sağladı. 9 Nisan 2014’te yurt dışına kaçtı.#18
FETÖ elebaşının ‘sır kutusu’ olduğu söylenen Sait Aksoy, FETÖ’nün ‘asker ve polis okulları sorumlusu’ olarak görev yapıyordu. Örgüt mensubu öğrencilerin askeri okul ve polis okullarına yerleştirilmesini koordine eden Aksoy, 12 Ağustos’ta 2014’te yurt dışına kaçtı.#19
FETÖ’nün ‘Alevilerden sorumlu imamı’ 9 Ağustos 2014’te yurt dışına kaçtı. Cami-cemevi projesiyle Alevi cemaatinde tepki toplayan Uysal, Alevilerle ilgili politikalar belirleyip kitle örgütü ve derneklerle temaslarını yürütüyordu.#20
FETÖ’nün emniyetteki kriptolarından olan Temel Alsancak, en üst düzey sorumlusu olduğuna yönelik gizli tanık beyanı var. “Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek” suçundan yargılandığı dava bulunuyor. “Kadir” kod adını kullandı. Suikast emrini Altıntaş’a iletilmek üzere Tokay’a aktardı. Örgüt elebaşının çağrısının ardından Bank Asya’ya yaklaşık 32 bin lira yatırdı. Kapatılan birçok şirkette çalışma kaydı var. Emniyet, darbe girişiminin ardından “Türkiye Emniyet imamı” olarak görevlendirildiği, darbe girişiminden bu yana firari durumda olduğu, Şubat 2018 itibarıyla Almanya’da bulunduğu yönünde rapor verdi.#21
FETÖ elebaşı Gülen’in özel doktorlarından olan Tuncay Delibaşı, örgütün tepe yöneticileri arasında gösteriliyor ve FETÖ çatı davasından aranıyor. Hacettepe Üniversitesi’nde, dönemin rektörüyle birlikte kurdukları vakıf aracılığıyla ABD’ye milyonlarca dolar para gönderdiğine ilişkin bir davası daha söz konusu. Delibaşı’nın ayrıca ‘organ ticareti’ yaptığı da ortaya çıkmıştı.#22
Örgütün ‘Alevilerden sorumlu imamı’ Süleyman Uysal’ın yardımcısı olan Demirel 30 Eylül 2015’te yurt dışına kaçtı.
Akşam yazarlarından Ahmet Kekeç, bugün yayınlanan “15 Temmuz hala devam ediyor” başlıklı yazısında çarpıcı ifadeler kullandı.
İşte o yazı:
Cevabını herkesin bildiği bir soruyla başlayalım: Son 10 yılda meydana gelen darbe girişimlerinde ve istikbaldeki darbe girişimlerinde hedef kimdir?
Bu soruya, “Hedef demokrasidir” gibilerden, ortadan gitmeyi tercih eden cevaplar vermeyeceksiniz muhtemelen…
Hedef bellidir:
Recep Tayyip Erdoğan…
Önce “15 Temmuz’un Başbakanı kim olacaktı?” sorusunun cevabına bakalım.
CHP’den istifa eden Emine Ülker Tarhan bence bu sorunun cevabını vermişti:
“Bir süredir CHP ve cemaat ittifak halinde. Kılıçdaroğlu elinde bir takım tapelerle iki seçim geçirdi. Bunlar yasal dinlemeler de değil. İnternete düşmüş illegal kayıtları sürekli okuyor.”
Emine Ülker Tarhan bu açıklamayı yaptığında, hepi topu iki seçim dönemini geride bırakmıştık. Sonrasında, iki seçim daha yaşadık. Kılıçdaroğlu bu iki seçim dönemini de “sürekli okumalar”la geçirdi. Sadece tape okudu. Yeni ve orijinal bir şey söylemedi.
Bu “sürekliğin” karşımıza çıkardığı ittifakı konuşmamız şart.
Kılıçdaroğlu, CHP’de bir “yan unsur” iken, Doğan Medya Grubu’nun da gayretleriyle, bir anda parlatılmış; “Dosyacı Kemal”den, “Gandi Kemal”e, birtakım taltif ifadeleriyle vitrine çıkarılmıştı.
Ona “Dosyacı Kemal” unvanını kazandıran “dosyalar”a da bakmamız gerekiyor.
Bu dosyaları kim ya da kimler ulaştırdı?
17/25 Aralık’ın sahte dosyalarıyla, Kılıçdaroğlu’nun elindeki dosyalar niçin benzer özellikler gösteriyor?
Kılıçdaroğlu’nun elindeki bir dosyaya göre, o sırada AK Parti’de milletvekilliği yapan bir siyasetçi, sahip olduğu nakliye araçlarıyla uyuşturucu taşıyordu.
İddia fos çıktı. Kılıçdaroğlu attığı iftirayla kaldı.
Ama durmadı.
Bir dosya da, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek için patlattı.
İkili, bir canlı yayında karşı karşıya geldiler.
Kılıçdaroğlu, onca mesnetsiz cümlesine rağmen Doğan Medya Grubu tarafından “tartışmanın galibi” ilan edildi. “Parlatma süreci” de böyle başladı.
Denilen şuydu:
Bu iş Deniz Baykal’la olmuyordu, CHP’nin başına dosya siyaseti yaparak rakiplerinin tozunu attıran Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir “dürüstlük abidesi” getirilmeliydi.
Üstelik, Kılıçdaroğlu yabancı sayılmazdı. Bir dönem Cem Boyner’in “Yeni Demokrasi Hareketi”ne göz kırpmıştı. Soros’un vakıflarında üyeydi. Mebzul miktar liberal dosta sahipti. Her bakımdan mutemetti.
Kaset skandalı, işte bu “hazırlanmış altyapı”nın üzerine patladı yahut patlatıldı.
Deniz Baykal istifa etti.
Doğan Medya Grubu ve FETÖ gazetelerinin “çekil” kampanyasında başı çektiklerini hatırlatmaya gerek yok. Baykal’ı göndermek için muazzam bir ittifak oluşturmuşlardı.
Derken, Kılıçdaroğlu çıkageldi.
Bir “yan unsur” olan ve “sahte yolsuzluk dosyası” patlatmak dışında ayırıcı bir vasfı bulunmayan Kılıçdaroğlu…
Hatırlarsanız, önce “genel başkanlıkta gözüm yok, aday olmayacağım” demiş, Baykal’ı (ve Baykal kontenjanındaki muhtemel adayları) temin etmişti. Sonra da, niyeyse, “ani bir kararla” adaylığını ilan ederek ittifakla genel başkan seçilmişti.
CHP’yi “FETÖ’nün stepnesi” haline getiren olayların miladını, FETÖ patentli “kaset skandalı” oluşturuyor.
15 Temmuz girişimi başarılı olsaydı, Başbakanlık koltuğunda, FETÖ’ye kol kanat germe görevini hiç aksatmamış mutemet bir siyasetçiyi görecektik.
Şaşırmayacaktık.
Tıpkı “sosyal medya” üzerinden yürütülen kampanyaya şaşırmadığımız gibi…
Adana’da FETÖ operasyonunda özel harekat polisince gözaltına alınan ve HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu tarafından savunulan zanlının, “FETÖ tarafından gönderilen paraları örgüt üyelerine dağıttığı, FETÖ aleyhine ifade verenleri tehditle vazgeçirdiği ve FETÖ’cüleri yurt dışına kaçırdığı” iddia edildi.
Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen FETÖ/PDY soruşturması kapsamında, aralarında esnaf, meslekten ihraç polisler ve iş adamlarının da bulunduğu 63 kişi hakkında gözaltı kararı verilmiş, dün Adana merkezli, Mersin ve İstanbul’da, Adana Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından yapılan operasyonda 58 zanlı gözaltın alınmıştı.
HDP’den PKK gibi FETÖ’cülere de skandal destek!
Bu çalışmada, Adana’nın merkez Seyhan ilçesinde zanlı T.S.’nin evine ise özel harekat polisiyle operasyon düzenlenmiş, polis önce kapıyı çalıp açmalarını istemiş, ancak aile polisi oyalayınca özel harekat polisi koçbaşı ile kapıyı kırıp eve girmek zorunda kalmış ve zanlıyı gözaltına almıştı. HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, sosyal medya hesabından, “şafak vakti polis kapı kırıp evlere giriyor, suçu mahpus arkadaşlarının ailelerine erzak yardımı yapmak” diye paylaşımda bulunarak FETÖ zanlısına arka çıkmıştı.
Operasyonda neler ele geçirildi
Ancak polisin 63 ayrı adrese baskın yaptığı, T.S.’nin polise silahla karşı koyabileceği değerlendirilerek adresine özel harekat ile girildiği öğrenildi. Ayrıca zanlının ev aramasında ruhsatsız silah ve telsiz de ele geçirildi. Zanlının telsizi ne amaçlı bulundurduğu polis frekanslarının yüklü olup olmadığının belirlenmesi için muhabere şube müdürlüğüne gönderildiği öğrenildi.
Zanlı hakkında, “FETÖ tarafından gönderilen paraları örgüt üyelerine dağıttığı, FETÖ aleyhine ifade verenleri tehditle vazgeçirdiği ve FETÖ zanlılarını yurt dışına kaçırdığı” iddia ediliyor.
Emniyette gözaltında olan T.S.’nin sorgusunun devam ettiği öğrenildi.
Balıkesir merkezli 13 ilde FETÖ’nün emniyet yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında, 74 şüpheli hakkında, Gaziantep merkezli 16 ilde de 33 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi.
Balıkesir Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen FETÖ soruşturmasında, yaklaşık 6 ay süren çalışma sonucunda, terör örgütünün gizli sorumluları ile irtibatlı oldukları belirlenen ve daha önce meslekten el çektirilen 6 emniyet müdürü, bir emniyet amiri, 11 komiser yardımcısı, 4 başpolis memuru ve 52 polis memuruna yönelik gözaltı kararı çıkarıldı.
Zanlıların, sohbetlere katıldıkları ve himmet verdiklerine dair beyanlar olduğu, örgüt üst yönetimi tarafından gizli kod sistemiyle kodlandıkları bildirildi.
İl Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince Balıkesir, İstanbul, Manisa, Konya, Erzincan, Kayseri, Kütahya, Kahramanmaraş, Ankara, Kocaeli, Çanakkale, Samsun ve Bursa’da şüphelilerin yakalanması için başlatılan eş zamanlı operasyon sürüyor.
Gaziantep
Gaziantep merkezli 16 ilde FETÖ soruşturması kapsamında 24’ü emniyet personeli olmak üzere 33 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi.
İl Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada, FETÖ silahlı terör örgütünün eylem ve faaliyetlerinin tespiti, deşifre edilmesi ve örgüt mensuplarının yakalanmalarına yönelik çalışmaların sürdüğü belirtildi.
Bu kapsamda, terör örgütünün iletişim yöntemlerinden olduğu bilinen sabit ve ankesörlü hatlardan ardışık arandıkları tespit edilen 24’ü aktif görevde olan emniyet personeli olmak üzere ihraç olmuş veya istifa etmiş emniyet görevlisi ile başarısız polis okulu öğrencilerinin de aralarında bulunduğu toplam 33 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi.
Karar sonrası Gaziantep merkezli 16 ilde eş zamanlı operasyon yapıldı.
İstanbul merkezli iki farklı FETÖ soruşturmasında 98 muvazzaf asker, 118 kişi hakkında gözaltı kararı verildi. Şüphelilerden 72’si yakalandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı talimatıyla 35 ilde emniyet müdürlükleri ve Jandarma komutanlıkları harekete geçti.
Ankesörle görüştükleri tespit edildi
15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü’nün Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızan mensuplarına yönelik soruşturmada etkin pişmanlıktan faydalanan örgüt üyelerinin itirafları ve ankesör hatlarının analizleri sonucunda gizli yapı içerisinde bulundukları tespit edilen 24 muvazzaf olmak üzere 42 şüpheli hakkında yakalama ve gözaltı kararı verildi. Bununla birlikte örgütün sivil yöneticileriyle ankesörlü hatlar üzerinden iletişim kurdukları tespit edilen 74’ü muvazzaf olmak üzere 76 şüpheli hakkında yakalama ve gözaltı kararı verildi.
35 ilde 72 gözaltı
Soruşturma kapsamında 35 ilde düzenlenen operasyonlarda, şu ana kadar 72 şüphelinin gözaltına alındığı öğrenildi. Bu şüphelilerden 52’si polis, 20’si ise jandarma gözetiminde bulunuyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan yapılan açıklamada bugüne kadar 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştiren FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü’nün Türk Silahlı Kuvvetleri içine sızan mensuplarına yönelik soruşturmalarda 1639 şüpheliden 1131’inin büfe marketlerde ankesörlü telefonlarla sivil yöneticileriyle görüştüklerinin belirlendiği vurgulandı.
TSK yapılanmasında bugüne kadar 1604 tutuklama
Darbe girişiminin İstanbul ayağına yönelik soruşturma kapsamında haklarında adli işlem uygulanan 68 albaydan 49’unun, 35 yarbaydan 29’unun, 70 binbaşıdan 57’sinin, 222 yüzbaşıdan 198’inin, 160 üsteğmenden 132’sinin, 67 teğmenden 65’inin, 20 asteğmenden 6’sının, 260 astsubaydan 168’inin 378 uzmançavuştan 155’inin ve 369 askeri öğrenciden 272’sinin örgüt mensuplarından sorumlu sivil yöneticileriyle sabit telefonlar üzerinden irtibat kurduğu belirtildi.
Haklarında adli işlem uygulanmayan 3034 şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi, bu şüphelilerden 667’sinin etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanarak serbest bırakıldı. 1604’ü tutuklandı. 345’ine adli kontrol uygulandı. 32’si serbest bırakıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, 386’sının ise firari konumda olduğu açıklandı.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimi sırasında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davanın gerekçeli kararı yazıldı.
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Murat İlhan, üye hakimler Şaban Oğuz Canbolat ve Gamze Aktaş’ın imzasının yer aldığı 2 bin 7 sayfalık gerekçeli karara göre, 15 Temmuz’dan önce Ankara ve İstanbul’da darbe toplantıları yapıldı.
Ankara’daki toplantıya firari eski tuğgeneral Ali Kalyoncu, “Genelkurmay Çatı” davasında 141 kez ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilen eski albay Bilal Akyüz ve İstanbul’daki darbe faaliyetinin koordinasyonunu sağlayan eski albay Muzaffer Düzenli de katıldı.
Darbe toplantısında Etimesgut Zırhlı Birlikler Okul ve Eğitim Tümen Komutanlığındaki darbeciler arasında görev dağılımı yapıldı.
Bu kapsamda eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Plan Daire Başkanı tuğgeneral Ahmet Bican Kırker Zırhlı Birlikler Tümeninin, firari yurtta sulh konseyi üyesi eski tuğgeneral Ali Kalyoncu da 28. Mekanize Piyade Tugayın komutasını ele geçirmek için seçildi.
Ayrıca iki generalin ismi, sözde sıkıyönetim atama listesinde “Ankara sıkıyönetim komutan yardımcısı” olarak yer aldı.
Toplantıya katılan isimlerden eski yarbay Murat Yanık, soruşturma aşamasında itiraf içeren beyanında, darbecilerin harita üzerinde Ankara’yı ikiye bölerek yarısını Etimesgut Zırhlı Birliklere, diğer yarısını da 28. Mekanize Piyade Tugayının kontrolüne bıraktıklarını söyledi.
Darbeci generaller birlikleri ele geçirdi
Darbe girişiminin başlamasıyla belirlenen görev yerlerine giderek komutayı ele geçiren darbeci generaller, Ankara’nın cadde ve sokaklarında kontrolü sağlamak için mühimmat yüklü zırhlı araçları çıkarma emri verdi.
Darbe girişiminin ilk saatlerinde AK Parti Genel Merkezi ve Jandarma Genel Komutanlığının bulunduğu bölgeye gönderilen iki tank, vatandaşların karşı koyması üzerine birliklerine dönmek zorunda kaldı.
Bu esnada vatandaşlardan Emin Güner, hareket halindeki tanktan düşerek şehit olurken Nejmettin Utuş, Abdussamed Erdemir, Cihan Karakoç, Evren Karakoç, Soner Murat Mirza, Süleyman Canoğlu ve Mustafa Şağban da yaralandı.
Dışarıda bunlar yaşanırken tümendeki darbeciler, mühimmat yüklü çok sayıda tankı yeniden Ankara sokaklarına çıkarmak için bir kez daha harekete geçti ancak darbe karşıtı askerler, darbecileri etkisiz hale getirerek bu girişimi önledi.
Bu arada, Kırker’e destek amacıyla başka birliklerden gelen eski albaylar İsa Sancaklı ve Faruk Yaman da derdest edilen darbeciler arasındaydı.
Koordinasyon için jandarma telsizleri kullanıldı
Ankara’daki darbecilerin aralarındaki koordinasyonu sağlamak için Kastamonu Jandarma Bölge Komutanlığına gönderilmek üzere hazırlanan 190 “Aselsan 4900 Atlas” telsize el koydukları da gerekçeli kararda yer aldı.
Sadece Jandarma Genel Komutanlığınca üretilen ve “JEMUS” olarak da adlandırılan telsizlerin 15 Temmuz akşamı Zırhlı Birlikler Tümeni başta olmak üzere Akıncı Üssü, Jandarma Genel Komutanlığı, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı, 28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı ve Polatlı Topçu ve Füze Okul Komutanlığında kullanıldığı belirlendi.
Hüküm
Bazı sanıkların eylemleriyle “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ettikleri, bazılarının ise bu suçun işlenmesine yardım ettikleri belirtilen gerekçeli karada, kimi sanıkların da “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçunu işledikleri bildirildi.
Buna göre, sanıklar İsa Sancaklı, Fatih Çubukçu, Özkan Gürkol, Semih İlhan, Abdülkadir Çiçek, Enes Daşçı, Resul Doğan ve Yavuz Ali Üçler, “anayasal düzeni ihlal” suçundan “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezasına çarptırıldı.
Sanıklar Erdal Yetim, Faruk Yaman, Fatih Mehmet Kılıç, Koray Korkmaz, Öztürk Gür, İbrahim Zengin, Sinan Ünal, Sefa Aygün, Muhammet Macit, Fethi Göçer, Ahmet Faruk Çavuş, Yusuf Akbulut, Murat Akkuru, Ömer Faruk Göçük, Fatih Karaaslan, Ali Suat Yurdakul, Mehmet Ferit Demirci, Resül Çoban, Ali Osman Karahan, Harun Uğur, Burak Çakır, Harun Bulut, İbrahim Akça ve Mehmet Ayaz’ı da aynı suçtan önce “ağırlaştırılmış müebbet hapse” mahkum eden mahkeme, takdir hakkını kullanarak bu cezayı “müebbet hapse” çevirdi.
Daha önce “Genelkurmay Çatı” davasında “ağırlaştırılmış müebbet” hapis cezasına çarptırılan eski tuğgeneral Ahmet Bican Kırker de “kasten adam öldürmek” suçundan müebbet hapis cezasına mahkum edildi.
Kırker’e ayrıca 15 Temmuz gazisi Nejmettin Utuş’un yaralanmasından dolayı 16 yıl hapis cezası verildi.
Aynı eylemden dolayı sanık Harun Bulut 13 yıl 4 ay, Emin Güner’in şehit edilmesinden sorumlu tutulan sanıklar Burak Çakır ve Ahmet Faruk Çavuş da 25’er yıl hapis cezasına çarptırıldı.
“Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçuna yardım ettikleri belirlenen sanıklar Cem Uce, Ahmet Han Büyüksakallı, Mustafa Acar ve Oktay Culha 15 yıl, dönemin Okul Kurmay Başkanı eski albay Mehmet Sıddık Çoban 14 yıl 2 ay, Cihan Özmen, Mustafa Koçak, Ahmet Çakır, Bilal Nuri Gelebek, Ensar Hüdai Sağkal, Ramazan Demirkol, Hasan Çelen, Harun Erken ve Orhan Kutlu 13 yıl 4 ay, dönemin İstihbarat Şube Müdürü sanık eski albay Muharrem Erdem ise 12 yıl 6 ay hapse mahkum edildi.
“Silahlı terör örgütüne üyelik” suçundan sanık Levent Doğan’a 7 yıl 6 ay, İsmail Üzüm ve Emrah Şensoy’a 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi.
Olay tarihinde okul komutanı olan albay Sefa Alkan, bütün suçlamalardan beraat etti.
Gazeteci Sabahattin Önkibar, YouTube hesabından yayınladığı son videoda, ”Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun arkasında FETÖ yani Akın İpek var” söylemi nedeniyle, Mahiroğlu’nun kendisini ölümle tehdit ettiğini söyledi.
Gazeteci Sabahattin Önkibar, YouTube kanalından yayınladığı videoda, ”Halk TV’nin görünen sahibi ya da Deniz Baykal’dan satın alan sahibi” olarak nitelendirdiği Cafer Mahiroğlu tarafından aranarak ölümle tehdit edildiğini iddia etti.
Önkibar, söz konusu tehdinin nedeni olarak ise, ”Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun arkasında FETÖ yani Akın İpek var” söylemini işaret etti.
‘Seni öldürtürüm’
Önkibar yayınladığı videoda, “Sabahattin Önkibar seni öldürtürüm” dedi. Evet evet telefonda aynen bunu kullandı” ifadelerini kullandı.
Önkibar söz konusu olaya ilişkin olarak sözlerine şöyle devam etti:
“Peki Kemal Kılıçdaroğlu bunu niye yapmıyor? Yani FETÖ ve PKK’yı niye karşısına almıyor? TESEV kuruculuğu perde arkası nedir? Kaset ile genel başkan olmasının perde arkası nedir? Bunlar cevap arayan sorular, buradan hareket ile gelelim son hadiseye.
Halk TV’nin görünen sahibi ya da Deniz Baykal’dan satın alan sahibi Cafer Mahiroğlu tarafından tehdit edilmeme.
Cafer Mahiroğlu 1966 doğumlu, bu arkadaş hakkında hiçbir fikrim yok, bilgim yok, ama dünkü videomda izlemeyenler oradan izleyebilir, bana şahsıma gelen bir bilgiyi iddia kabilinde aktardım dedi ki, “Halk TV’nin satın alan Cafer Mahiroğlu’nun arkasında FETÖ yani Akın İpek onun parası var.”
Ben bunu tekrar tekrar söylüyorum.
Dün telefonum çaldı. Telefon kayıt duruyor 44 77 68 82 41 42 no’lu bir numara. Belli ki yurtdışında, bastım düğmeye “Buyurun” dedim, dedi ki ben “Cafer Mahiroğlu, Sabahattin Bey siz misiniz?” “Evet benim buyurun” demem ile beraber ergen tavırlar ile şahsıma karşı saldırıya geçti.
Önce dedi ki “seni mahkemeye verdim”, “İyi yaptınız” dedim “olabilir” dedim.
Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin görevde olan bakanı hakkında “Lütfi Elvan FETÖ evlerinde kaldı FETÖ’cü” bunu yazdım. Bakan o zaman görevde. Kalkınma Bakanı, beni hemen yargıya şikayet etti. Yargı beni akladı.” dedi.
“Benim amacım FETÖ illetine zilletine karşı bir medya mensubu olarak, devlete FETÖ sızmallarına karşı toplumu, kamuoyunu uyarma.
Buradan hareket ile, ben mevcut bir Bakanlığı bile FETÖ hakkında, “FETÖ’cü iddiaları var araştırsın” diyebiliyorum ve bu suç olmuyor da, bir medya patronunun meçhul karanlık karanlıktan kastım çok bilinmeyen anlamında kullanıyorum bu ifadeyi, biri geliyor ana muhalefet partisi, ana muhalefet görünümlü bir televizyon kanalını satın alıyor ve hakkında bir sürü şayia ortaya çıkıyor bu ismin televizyonu alması sonrasında Sezgin Tanrıkulu, Şirin Payzın gibiler sahne alıyor. Murat Sabuncu gibiler FETÖ-PKK ekseninde olduğu bilinen hatta çok sık yakıştırılan durumlarda iddia kabilinde aktarayım elbette, kanıtlanmadığı için,bu isimler nasıl oldu için oldu bunlar geldi.
”En çok izlenen programları neden kaldırdınız” eleştirisinde bulundum
Cumartesi akşamları çok izlenen Ümit Özdağ, Ufuk Söylemez Abdüllatif Şener, Tayyip Pekşen gibi benzeri isimler çıkıyor milleti toplumu aydınlatıyordu.
Zaman zaman PKK ve FETÖ’yüde eleştiriyordu ve bunlar en çok izlenen programdı Halk TV’nin.
Bunları niye kaldırdınız FETÖ’mu rahatsız oldu? PKK’mı rahatsız oldu? diye gündeme getirdim.
Bu isim Cafer Mahiroğlu bu sorularıma cevap vereceğine, telefonu açar açmaz bana saygısız ifadeler bile saldırmaya başladı.
Ben hatta şunu söyledim “Bir cevabınız var ise, bana gönderin hemen bir gün sonra yarına “Efendim biz böyle bir iddiada bulunduk ama Cafer Mahiroğlu şu karşılığı verdi” diye aynen yayınlarım dedim.
Buna rağmen bu ergen şarlatan üslubu ile saldırmaya devam etti.
Sandı ki beni korkutacak, bak buradan çağrı yapıyorum Cafer ergen, ben senin gibi şarlatanlar çok gördüm, çok ardında bıraktım. Sen ve senin gibiler beni korkutamaz. Beni ürkütemez, ben PKK’nın FETÖ’nün tehditlerine eğilmedim.
Ben yolsuzluk haberleri yaptığı müteahhitlerin tehditlerine eğilmedim. Ben değil sana insana eğilmem onu bilmeni isterim. Beni biraz araştırırsa insana eğilmeyeceğimi, insandan korkmayacağı mı duyarsın bilirsin.
Evet, belki paran çok, bana söylediğin ifadeyi de aktaracağım. Belki FETÖ’ye güveniyorsun belki PKK’ya.
Hangi birine güveniyorsun bilmiyorum güvenip güvenmediğini de bilmiyorum onlarla ilişkin var mı, onu da bilmiyorum, kanıtlayamayacağım için, ancak şunu söylemek istiyorum, bana öyle bir ifade kullanamazsın, kullandırtmam.
Meydan okuyorum hodri meydan diyorum. Peki ne mi dedi, “Sabahattin Önkibar seni öldürtürüm” dedi. Evet evet telefonda aynen bunu kullandı. Tabii şimdi bunun belki yalanlayacaktır ki, muhtemelen yalanlayacak. Ama telefonumda aranan benim telefon numarasını az önce aktardım.
Buradan hareket ile savcılara suç duyurusunda bulunuyorum “Bu Cafer Mahiroğlu kimdir, neyin nesidir, bir gazeteciyi tehdit etme cüretinde nasıl bulunabilir?”
Fetullahçı Terör Örgütü’nün futbol yapılanmasına ilişkin davada, 3’ü etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan 6 eski futbolcuya “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan verilen hapis cezası hükmünün gerekçesi açıklandı.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesince görülen 6 sanıklı davaya ilişkin hazırlanan 83 sayfalık gerekçeli kararda, iddianamenin özeti, savunmalar, esas hakkındaki mütalaa, deliller ve hukuki değerlendirme ile sanıklar hakkındaki tespitler yer aldı.
Sanıkların tek tek değerlendirildiği gerekçeli kararda, sanık Bekir İrtegün’ün cep telefonunda FETÖ üyelerince kullanılan ByLock programının bulunduğu ancak içeriklerinin olmadığı belirtilerek, sanığın savunmasında, örgütte kendisiyle ilgilenen Ali Şenel’in ByLock programını cep telefonuna yüklediğini söylediği anlatıldı.
Kararda, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak ifade veren İrtegün’ün, 2007’den itibaren FETÖ/PDY’nin sohbet adı altındaki toplantılarına katıldığı, örgüte kurban bağışında bulunduğu, ByLock’u kullandığı belirtilerek, sanığın söz konusu eylemlerinin, silahlı terör örgütü üyeliği için aranan hiyerarşik-organik bağ, çeşitlilik, süreklilik ve yoğunluk kriterlerine uyması nedeniyle suçun maddi ve manevi unsurlarının oluştuğu, bu şekildeki örgütsel bağının 17/25 Aralık olarak bilinen süreçten sonra da devam ettiği kaydedildi.
İtirafçı olan 3 sanığa ceza indirimi
Bu haliyle sanık İrtegün’ün, vehamet arz eden eylemler gerçekleştiren bir örgütün üyesi olması nedeniyle sanığın tehlike suçu olarak düzenlenen “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan cezalandırılması gerektiği kanaatine varıldığı vurgulandı.
Kararda, ifadesinde verdiği bilgiler faydalı olan, haklarında işlem yapılmayan şüphelilerin teşhis ve tespitini yapan sanığın cezasında indirim yapıldığı anlatıldı.
Sanık Uğur Boral’ın, 2002’den itibaren FETÖ/PDY’nin sohbet toplantılarına gittiği, örgüte burs ve himmet adı altında bağışta bulunduğu, kurban bağışladığı, örgüt elebaşının talimatı doğrultusunda Bank Asya’ya 9 Ocak 2014’te hesap açtırarak yüklü miktarda para yatırdığı belirtilen kararda, sanığın ayrıca 17/25 Aralık sürecinden sonra da örgütle organik bağ içerisinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemleriyle üzerine atılı “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçunu işlediği aktarıldı.
Kararda, sanığın ifadesinde, örgütsel bağını kabul ettiği, örgüt mensuplarına ilişkin teşhis ve tespitlerde bulunduğu, örgütün işleyişine, faaliyetlerine, yüklendiği sorumluluklara ilişkin samimi beyanlarda bulunduğu kaydedilerek, sanığın örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili etkili ve faydalı bilgi verdiği kabul edilip etkin pişmanlık hükmü uygulanarak cezada indirim yapıldığı dile getirildi.
Sanık Bekir İrtegün’ün birlikte FETÖ/PDY adına düzenlenen sohbetlere katıldıklarını beyan ettiği sanık Ömer Çatkıç hakkında yapılan araştırmada, Çatkıç’ın ByLock kullanıcısı olduğu ancak içeriklerinin bulunmadığı anlatılan kararda, sanığın savunmasında ikrar ettiği üzere örgüt içerisinde kendilerine sohbet veren Emre isimli şahsın yardımı ve yönlendirmesiyle cep telefonuna ByLock’u yüklediğini söylediği anlatıldı.
Kararda, sanığa “silahı terör örgütüne üye olmak” suçundan ceza verildiği ancak örgütle irtibat ve iltisaklı kişilerin isimlerini verdiği için etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak cezasında indirim yapıldığı belirtildi.
Zafer Biryol, karakolda başka mahkemede başka ifade verdi
Sanık Zafer Biryol’un, avukatı huzurunda emniyette alınan ifadesinde ByLock’u indirdiğini kabul etmesine rağmen yargılama aşamasındaki beyanlarında bu yöndeki ikrarından döndüğü aktırılan kararda, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünce yapılan araştırmada sanığın ByLock kaydı bulunmadığına dair tespit yapıldığı ifade edildi.
Ömer Çatkıç’ın, Emre isimli “örgüt abisi”nin kendisi gibi sanıklar Esin Güreler, İsmail Şengül ve Zafer Biryol’a ByLock yüklediği yönündeki beyanı birlikte değerlendirildiğinde, sanığın bu programı tespit edilemeyen bir hat veya ADSL aracılığıyla kullandığının kabulünün gerektiği vurgulanan kararda, ayrıca Biryol’un emniyet aşamasındaki ifadesinde, 2016’ya kadar örgütün sohbet adı altındaki toplantılarına katıldığı yönündeki beyanlarından yargılama aşamasında vazgeçerek 17-25 Aralık’tan sonra sohbetlere katılmadığını, eylemlerinin bu tarihten önce olduğuna dair savunma yaptığı belirtildi.
Kararda, sanığın soruşturma aşamasında isimlerini verdiği ve teşhis ettiği şahıslar hakkında öncesinde “FETÖ terör örgütü üyeliği” suçundan işlem yapıldığı, sadece ismini verdiği “sohbet abileri” olarak nitelendirdiği kişiler hakkında ise herhangi bir tespitin yapılamadığı anlatılarak, sanığın örgütle irtibatının yoğunluğu, süresi, konumu dikkate alındığında özellikle, bir kısım örgütsel sohbetlerin kendi evinde yapıldığı yönündeki beyanı gözetildiğinde, Biryol’un “sohbet abileri” olarak nitelediği şahıslara ilişkin inandırıcı ve samimi beyanlarda bulunmadığı vurgulandı.
Sanığın beyanının örgüt içindeki konumu ve faaliyetlerine, hayatın olağan akışına uygun olmadığı ifade edilen kararda, yargılama aşamasında samimi beyanlarda bulunmayan sanığın, kovuşturma aşamasında önceki beyanlarından kısmen döndüğü kaydedildi.
Sanık Zafer Biryol’un 2006’da Prensilvanya’ya giderek FETÖ/PDY elebaşı Fethullah Gülen ile görüştüğü, 2002’den 2016’ya kadar örgütün sohbet toplantılarına katıldığı, örgüte himmet adı altında bağışta bulunduğu, kurban verdiği, örgütün yayın organı olan Zaman gazetesine abone olduğu, aynı gazeteye FETÖ yapılanmasını öven röportajlar verdiği belirtilen kararda, soruşturma aşamasındaki ikrar içerikli beyanına göre ByLock programını kullandığı anlaşılan sanığın “FETÖ/PDY’ye üye olma” suçundan cezalandırılmasına dair karar verildiği anımsatıldı.
Sanık İsmail Şengül’ün, FETÖ’yle irtibat ve iltisakının olmadığını söyleyerek üzerine atılı tüm suçlamaları reddettiği belirtilen kararda, ancak sanık Ömer Çatkıç’ın sohbet toplantılarında kendisi gibi sanık İsmail Şengül, Ersin Güreler ve Zafer Biryol’un da katıldığı söylediği aktarıldı.
Kararda, sanığın 2014 ve sonrasına kadar örgüt adına düzenlenen sohbetlere katıldığı, FETÖ/PDY’yle irtibatı nedeniyle 667 sayılı KHK ile kapatılan Özel Kaynak Eğitim ve Sosyal Hizmet AŞ’de SGK kaydının bulunduğu anlatıldı.
Gerekçeli kararda, sanık Şengül’ün örgüt ile organik bağ içerisinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemlerle üzerine atılı FETÖ/PDY kapsamındaki “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçunu işlediği, sanığın örgütsel saikle hareket edip bunu gizlemek amacıyla inkara yönelik savunmalarda bulunduğu belirtilerek, sanığın “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan cezalandırılmasına karar verildiği anımsatıldı.
Sanık Ersin Güreler’in ise 2003’ten başlayarak 2014’e kadar örgütün sohbet toplantılarına katıldığı, örgüt liderinin talimatından hemen sonra 2014 Ocak ayında Bank Asya’daki hesabında 204 bin 363 liralık artışın gerçekleştiği, 2014 ve sonrasına kadar toplantılara katılıp örgütsel bağını devam ettirdiği vurgulanan kararda, sanığın kabul edildiği şekilde örgütle organik bağ içerisinde süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemleriyle üzerine atılı “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçundan cezalandırıldığı anlatıldı.
Kısa karar
Mahkeme heyeti, 20 Ocak’ta verdiği kararda, eski futbolcu Zafer Biryol, antrenör İsmail Şengül ile menajer Ersin Güreler’in, ”silahlı terör örgütüne üye olmak” suçundan 6 yıl üçer ay hapisle cezalandırılmıştı.
Heyet, duruşmalardaki beyanları nedeniyle etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan eski futbolcular Bekir İrtegün, Uğur Boral ve Ömer Çatkıç’ı “silahlı terör örgütü üyeliği” suçundan 2 yıl birer ay hapis cezasına çarptırmıştı.
Etkin pişmanlık hükmünden yararlandırılarak 2 yıl birer ay hapis cezası alan İrtegün, Boral ve Çatkıç hakkında, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 221/5. maddesi uyarınca, birer yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar veren mahkeme, diğer 3 sanığın ise TCK’nın 58/9. maddesi gereğince, “cezalarının infazından sonra ayrı ayrı denetimli serbestlik tedbirlerinin uygulanması”na karar vermişti.