Fransa

KaraDeniz Media

Karadeniz Medyasi

Fransa

ABD ve Fransa terör devleti kurmak için harekete geçti… Türkiye nasıl bir yol izleyecek?

ABD ve Fransa’nın desteğini arkasına alan eli kanlı terör örgütleri, “terör devleti” kurmak için ilk adımı attı. Türkiye’nin operasyonları devam ederken atılan bu adım Ankara’ya rest olarak yorumlandı. Yeni Birlik Gazetesi Yazarı Faruk Aktaş, bundan sonraki süreçte yaşanabilecek durumları ve Türkiye’nin adımlarını değerlendirdi.

Türkiye’nin Pençe-Kaplan Operasyonu’nu yürüttüğü günlerde, güney sınırlarımızda çok önemli bir gelişme daha yaşandı. Türkiye’nin güneyinde terör devleti oluşturmak isteyen ABD ve Fransa, Kürt gruplarla terör örgütleri arasında anlaşma imzalanmasını sağladı. Barzani yönetimi de bu anlaşmaya destek verdi.

Bu anlaşma, terör örgütlerine operasyonlar devam ederken, bölgedeki bazı güçlerin Türkiye’ye karşı çektiği rest olarak yorumlandı. Yeni Birlik Gazetesi Faruk Aktaş, geçtiğimiz günkü yazısında anlaşmaya ilişkin çarpıcı detaylar vererek, önümüzdeki süreçte ne olacağına ilişkin de kritik değerlendirmeler yaptı.

Aktaş, anlaşmanın bölgede sebep olacağı sonuçlara ve Türkiye-Rusya-ABD arasındaki denklemin oluşturabileceği tablolara ilişkin önemli açıklamalar yaptı.

Faruk Aktaş’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:

“Barzanilerin sonu olacak”

Barzanilerin ABD zorlamasıyla bu işe girdiklerini düşünüyorum. Yalnız ABD zorlamasıyla da olsa özellikle Çavuşoğlu’nun iki gün önceki açıklamalarının doğrudan kendilerini hedef aldığını biliyorlardır. Yani PKK’yla iş birliği yapan herkesi aynı kategoride değerlendirecekleri yönündeki uyarıları aldıklarını düşünüyorum. Barzanilerin yönleri belli değil, ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bir yandan PKK’dan kurtulmak istiyorlar bir yandan da ABD’nin PKK ile iş birliği yapma zorlamaları karşısında direnemiyorlar. Bu böyle devam ederse büyük ihtimalle Ankara, Bağdat’la çok daha güçlü ilişkiler üzerine Irak politikasını götürür, ki bu da giderek Barzanilerin sonu olacaktır.

“PKK HDP’yi daha agresif şekilde kullanmaya devam edecektir”

Türkiye uzun süredir PKK’ya ağır darbeler indiriyor. Ve PKK 15 Haziran’da çıkış hamlesi planlamıştı kendisi açısından. HDP’nin bu yürüyüşünü de o hamlenin bir parçası olarak tasarlamışlardı. Aynı şekilde Türkiye’de çok gündeme gelmiyor ama hemen hemen her gün birçok Avrupa ülkesinde gösteriler düzenliyorlar aynı minvalde. Ancak Türkiye burada inisiyatifi onlara bırakmadı ve çok sert bir şekilde üstlerine indi.

Düşündüklerinden çok daha ağır darbelerle karşılaştılar bu operasyonlarda. Bundan sonra hedef onların en önemli güçleri şüphesiz HDP. PKK yok olmamak için HDP’yi burada daha agresif şekilde kullanmaya devam edecektir diye düşünüyorum. Dikkat ederseniz bu yürüyüşlerde dilleri giderek daha keskinleşti, daha sertleştiler. PKK yok olmamak için HDP’yi daha güçlü şekilde kullanmak isteyecektir Türkiye’de.

“Rusya koz olarak kullanmak için bekliyor”

Durumu en belirsiz olan aslında Rusya. Dikkat edilirse şu ana kadar operasyonlar konusunda tek kelime etmedi. PKK, ABD’nin operasyonlar karşısında kendisini yalnız bıraktığı serzenişinde bulunuyor. Çok büyük ihtimaldir ki, Afrin operasyonu döneminde de aynısı olmuştu; Rusya PKK’nın ABD’den umduğu desteği bulamayıp kendisine gelmesini istiyor. Bir yandan da bunu Türkiye’ye karşı hem Suriye hem Libya konusunda koz olarak kullanmak istiyor. Rusya’yı PKK konusunda ABD’den çok ben sana yararım diyerek açık kapı bırakmak istiyor. Ve onu da Suriye ve Libya konusundaki hesaplarıyla ilgili Türkiye’ye karşı koz kullanmak amacıyla istiyor.

“Türkiye PKK’ya kalıcı darbeler vuracak”

Bu operasyonlar bugüne kadarki operasyonlardan çok farklı. Hem kapsamı hem boyutu, genişliği bir yana aynı zamanda orada PKK’nın var olduğu bölgelerde Türkiye üsler kurarak orada PKK’ya artık kalıcı darbeleri indirme hesabında. Türkiye koronavirüs sonrası süreçte ve Libya’da elde ettiği başarılar sonrası çok güçlü bir hava almış durumda. Dikkat edilirse dünyadan, bazı Arap ülkelerini bir yana bırakırsak operasyona karşı sesini yükselten tek ülke yok. Bu Türkiye’nin gücünden çekinmeyle alakalı bir durum.

Türkiye burada özellikle Bağdat-Erbil ayağını doğru götürürse, ki aynı zamanda her ne kadar ABD PKK’ya destek veriyorsa da bunun ABD’nin tüm birimlerinin ortak politikası olmadığını bilmek lazım. Türkiye bunu yaparken de Washington’la ilişkileri biraz daha iyileştirebilirse, ki bunun emareleri görülüyor, PKK hızla yok olma süreci olmasa da çok ciddi gerilemelere gireceği bir dönemin içine gireceğini düşünüyorum.

Haber7

Fransa’nın casusluk hücresine suçüstü! MİT kimliği kullanarak…

Fransız gizli servisinin talepleri doğrultusunda Türkiye’deki muhafazakar dernekler, cemaatler ve Diyanet İşleri personeli hakkında istihbarat toplayıp Fransa’nın İstanbul Başkonsolosluğu’na veren bir istihbarat hücresi çökertildi..

Son yılların en büyük casusluk skandalı patlak verdi. Fransız gizli servisinin talepleri doğrultusunda Türkiye’deki muhafazakâr dernekler, cemaatler ve Diyanet İşleri personeli hakkında istihbarat toplayıp Fransa’nın İstanbul Başkonsolosluğu’na veren bir istihbarat hücresi çökertildi.

Hücre, sahte MİT kimliği kullanarak ‘DEAŞ ve türevi terör örgütleri hakkında istihbarat topladığını’ ileri süren Metin Özdemir adlı şahsın, kendisini kullanan Fransız casus yöneticileri ile anlaşmazlığa düştükten sonra polise gidip şok itiraflarda bulunması üzerine tespit edildi.

İstihbarat hücresinin bilgi topladığı dernekler arasında KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği), FETÖ’nün 2014’te Batı’ya şirin görünmek için operasyon düzenlediği STK’lardan olan KİSEM (Küresel İnsani Yardım ve Siyasi Eğitim Merkezi), Sadaka Taşı ve 2015’te sol terör örgütü MLKP’nin bombalı saldırı düzenlediği Öncü Nesil Derneği bulunuyor.

Olay nasıl gelişti

Ulaşılan soruşturma dosyası ve istihbarat birimlerinden edindiği bilgilere göre olay şöyle gelişti:

1979 Nevşehir doğumlu olan ve İsviçreli biri ile evlenen Metin Özdemir, iki çocuğunun annesi olan eşinden 2008’de boşandıktan sonra 2011’de Türkiye’ye döndü. Ardından askere gitti, TSK bünyesinde Afganistan’da görev yaparken Fransız ordusu ile temas kurunca ‘lejyoner’ olmaya karar verdi ve askerlik dönüşü Fransa’nın İstanbul Başkonsolosluğu’na başvurdu. Özdemir, önce konsoloslukta güvenlik görevlisi olarak çalıştı..

Bilgileri verdi

Metin Özdemir, 2013’te Fransız istihbaratı DGSE ile irtibatlı olan ve Bruno adlı (kod ismi) şahısla tanıştı. Bruno, Özdemir’e lejyonerlik hedefini gerçekleştirmesine yardımcı olabileceğini söyledi, ancak bunun için talep ettiği bilgileri toplamasını istedi. Özdemir, kendi ifadesine göre aralarında imamların da bulunduğu 120 kişi hakkında bilgilere ulaşıp Fransızlara verdi.

Özdemir, ardından Fransız gizli servisi ile bağlantılı iki farklı şahısla daha irtibat kurdu ve ‘case officer’ (sahadaki casus yöneticisi) olarak faaliyet gösteren bu iki kişiden de emir almaya başladı. Bu kişileri Virjinya ve Sebastiyan olarak tanıyan Özdemir ifadesinde, şunları söyledi: “Şahısların soy ismini bilmiyorduk. Ankesörlü telefon ile irtibat kuruyorduk. Gizemli şahıslardı. Ajanlık faaliyeti yürüttüğümün farkındaydım.”

Topladığı bilgiler karşılığında Metin Özdemir’e önce 300 euro maaş ve yol, yemek parası verildi. Maaşı sonra 600 euroya çıkarıldı.

Özdemir polise başvurduktan sonra MİT İstanbul Bölge Başkanlığı devreye girdi ve casusluk hücresinin tüm bağlantılarını açığa çıkardı.

Derneklere sızması istendi

Metin Özdemir’den Fatih, Bayrampaşa, Esenyurt, Zeytinburnu, Üsküdar, Ümraniye ve Başakşehir’de bulunan ‘muhafazakâr’ derneklerle ilgili istihbarat çalışması yapması, hatta derneklere sızması istendi.

Casus yöneticilerindenn Bruno, “Sen benim yüzümü gördün, verdiğimiz işleri yapacaksın, yoksa bunun sonucuna katlanırsın” dedi. Özdemir de bunun üzerine “Eğer konuşursam Fransa’yı zor durumda bırakırım” diyerek Fransızları tehdit etmeye başladı.

Hücre genişledi

İstihbarat hücresine İSKİ Fatih Şube Müdürlüğü Kaçak Su ve Alacak Takip Şefliği’nde çalışan Lütfü Yılmaz ile Beyoğlu’nda otel işleten Salih Cemal Yiğit ve cep telefonu işiyle uğraşan Faysal Tambahçesi adlı şahıslar da dâhil oldu. Metin Özdemir; şahıslarla ilk çalışmaya başladığı dönemde onlara sahte bir MİT kimliği gösterdi ve “DEAŞ ile ilgili istihbarat çalışması yapıyoruz. Kamu yararına çalışıyoruz” dedi. Böylelikle ransızlara çalışırken Türk istihbaratına çalışıyormuş görüntüsü verdi.

Casusluktan yargılanacaklar

Metin Özdemir, Lütfü Yılmaz, Salih Cemal Yiğit ve Faysal Tambahçeci; TCK’nın 328. maddesi doğrultusunda yabancı devlet yararına, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının veya ülkemizde yaşayanların zararına olacak şekilde siyasi ve askeri casusluk faaliyetinde bulundukları gerekçesiyle yargılanacak..

Fransa’dan gerilimi yükselten Türkiye açıklaması! ‘Türkiye’nin son adımları karşısında…’

Fransa Savunma Bakanlığı, Türkiye’nin Libya politikasıyla ilgili tansiyonu yükseltecek açıklamalarda bulundu. Açıklamada, ‘Türkiye’nin son adımları karşısında NATO kafasını kuma gömemez’ denildi.

Fransa Savunma Bakanlığı, Türkiye’nin Libya politikasıyla ilgili bir açıklama yaptı. Bakanlık, “Türk donanması, NATO görevini gerçekleştiren Fransız gemisine karşı agresif davranışlarda bulundu. Türkiye’nin son adımları karşısında NATO kafasını kuma gömemez. Ortada bir Türkiye sorunu yokmuş gibi yapamayız” açıklamasını yaptı.

‘Agresif’

Türkiye’nin Libya politikası nedeniyle iplerin gerildiği Fransa’dan tansiyonu daha da artıracak açıklamalar geldi.

Elysee Sarayı’nın, Ankara’nın Libya’daki hamlelerini “agresif” ve NATO’dan faydalanmakla itham ettiği ifadelerinin ardından, bu kez Fransız Savunma Bakanlığı ortalığı karıştırma girişiminde bulundu.

NATO Savunma Bakanları zirvesi öncesi Reuters’a konuşan bir bakanlık yetkilisi, Türk donanmasına ait gemilerin, NATO görevini yürüten Fransız savaş gemilerini taciz ettiğini öne sürdü.

Türkiye’nin son adımları karşısında NATO’nun kafasını kuma gömemeyeceğini söyleyen yetkili, “Birlik içinde karmaşık anlar olabileceğini biliyoruz ama deve kuşu gibi davranıp ortada bir Türkiye sorunu yokmuş gibi yapamayız. Bunu görmeli, konuşmalı ve çözmeliyiz” dedi.

Kaynak: Reuters

Dışişlerinden Mısır, Yunanistan, GKRY, Fransa ve BAE’nin ortak bildirisine tepki

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Mısır, Yunanistan, GKRY, Fransa ve BAE’nin ortak bildirisiyle ilgili, “Hesapları Türkiye tarafından bozulduğunda hezeyana kapılan bir grup ülkenin ikiyüzlüğünün ibretlik bir örneğidir.” dedi.

Sözcü Aksoy, Mısır, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Fransa ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanları tarafından kabul edilen ortak bildiri hakkındaki Bakanlığa yöneltilen bir soruya yazılı cevap verdi.

Aksoy, şunları kaydetti:

“Mısır, Yunanistan, GKRY, Fransa ve BAE Dışişleri Bakanlarının bugün Doğu Akdeniz ve Libya konusunda yayınladıkları ortak bildirinin, takip ettikleri politikalarla bölgesel kaos ve istikrarsızlık peşinde koşan, halkların demokrasi ümitlerini darbeci diktatörlerin fütursuz saldırganlığına kurban etmekte beis görmeyen, ancak hesapları Türkiye tarafından bozulduğunda hezeyana kapılan bir grup ülkenin ikiyüzlüğünün ibretlik bir örneğidir.”

Yunanistan ve GKRY’nin Doğu Akdeniz konusunda Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile diyaloğa girmek yerine, konuyla ilgisiz bölge dışı aktörlerden medet ummalarının, ancak mandacı ve sömürgeci bir mantığın eseri olabiliceğini belirten Aksoy, Türkiye’nin uluslararası hukuk temelinde meşru menfaatlerini korumak amacıyla attığı adımların haksız ve hukuksuz gerekçelerle çarpıtılmasının asla kabul edilemez olduğuna işaret etti.

Aksoy, aynı durumun Mısır için de geçerli olduğunu, bu ülke yöneticilerinin kendi halkının menfaatlerini ve haklarını korumak yerine, bunlardan çoktan feragat etmeyi tercih etmiş gözükmekte olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Doğu Akdeniz’le hiçbir alakası olmayan BAE’ni ise diğer ülkelerle bir araya getiren, Türkiye düşmanlığından başka bir şey değildir. Bu ülkenin hem bize, hem Libya’ya karşı sabıkası bellidir. Barış Pınarı Harekatımızla Suriye’de bir terör devletçiği kurma emellerine ağır bir darbe vurduğumuz Fransa’nın ise, bu ruh hali içinde Türkiye’ye karşı oluşturulan şer ittifakının hamiliğine soyunduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu ülkeleri aklıselime, uluslararası hukuka ve teamüllere uygun hareket etmeye davet ediyoruz. Bölgemizde barış ve istikrar şer ittifakları ile değil ancak samimi ve gerçek bir diyalog ve işbirliği ile tesis edilebilir.”

Ortak bildiri

Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Fransa, Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’e bağlı milislerin sivil can kayıplarına yol açan saldırılarına değinmeden “Libya’daki taraflara ateşkes çağrısı” yapmıştı.