Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov, koronavirüs salgını sürecinde, Türk tarafının, turist akışını sürdürme ve tatile gelen turistlerin sağlık ve güvenliğini sağlama çabalarından çok etkilendiğini söyledi.
Büyükelçi Yerhov, geçen hafta Antalya’da birçok ülkeden büyükelçinin katılımıyla düzenlenen “Yeniden Keşfet” etkinliğinde anlatılan, Türkiye’nin Kovid-19 salgınıyla mücadelesindeki normalleşme sürecinde sunacağı turizm hizmetlerini ve Güvenli Turizm Belgelendirme Sistemi’ni AA muhabirine değerlendirdi.
“Türk tarafının, turist akışını sürdürme ve tatile gelen turistlerin sağlık ve güvenliğini sağlama çabalarından etkilendim.” diyen Yerhov, bu bağlamda, havalimanları, oteller ve diğer turistik mekanlarda çok fazla çalışmanın yapıldığına dikkati çekti.
Yerhov, Türkiye’nin, “Güvenli Turizm Sertifikasyonu” için çok ilginç bir sistem geliştirildiğinin altını çizerek şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu sistemi, başka ülkelerin de öğrenmesinin kayda değer olduğunu düşünüyorum. Deniz ve güneş, her zaman olduğu gibi hoş ve gönül okşayıcı. Uçuşların yeniden başlaması ve Rus turistlerin Türkiye’ye gelmesiyle ilgili mesele üzerinde, Rus ve Türk yetkilileri sürekli temas halinde çalışıyor.”
Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye’nin, Avrupa’da güvenli turizm belgelendirme sistemini hayata geçiren ilk ülke olduğunu açıklamıştı.
Büyükelçiler ve yabancı gazeteciler “güvenli turizm” için Antalya’da buluştu
Türkiye’de görev yapan 50 büyükelçi ve diplomatik misyon temsilci ile çok sayıda yabancı gazeteci, geçen hafta Antalya’da düzenlenen ve Türkiye’nin Kovid-19 salgınıyla mücadelesindeki normalleşme sürecinde sunacağı turizm hizmetlerinin anlatıldığı “Yeniden Keşfet” tanıtım etkinliğine katılmıştı.
Kültür ve Turizm Bakanlığının organize ettiği etkinlik kapsamında basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, burada yaptığı konuşmada, Türkiye’ye gelen bütün turistlerin, güvenli ve hijyenik koşullar altında tatillerini geçirerek ülkelerine güvenli dönmesi için çalıştıklarının altını çizmişti.
Türk Silahlı Kuvvetlerine teşekkür eden Libyalılar Hafter milislerinin yaptığı alçaklıkları anlattı. Gözlem yaptıkları noktalarda, askeri bilgileri ve koordinatları duvarlara Rusça not alan Wagner unsurlarının bıraktığı notlar göze çarptı.
Libya’nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’e bağlı milisler ve Rus güvenlik şirketi Wagner’e mensup paralı askerler, Libya ordusu karşısında aldıkları yenilgilerin ardından başkent Trablus’un güneyindeki sivil yerleşim bölgelerinden çekilirken geride çok sayıda tuzaklanmış patlayıcı ve mayın bıraktı.
Sivillerin evlerine güvenli dönüşü için Libya hükümetinin davetiyle ülkeye gelen TSK’ya bağlı “mayın ve el yapımı patlayıcı tespiti ve imha” (METİ) ekipleri, Trablus’un güneyindeki yerleşim bölgelerinde mayın ve patlayıcı imha çalışmalarını sürdürüyor.
AA ekibi, başkentin yaklaşık 10 kilometre güneyindeki Selahaddin bölgesinde, Hafter milislerinin tuzakladığı mayınlardan temizlenen evlerine dönen sivillerle görüştü.
Hafter milislerinin evlerinden araba, klima gibi bazı eşyaları çaldıklarını, geride “ağır yıkım ve tahribat bıraktıklarını” anlatan siviller, TSK’ya çevredeki mayın temizleme faaliyetleri için teşekkür etti.
Hafter milisleri geride ağır tahribat bıraktı
Çok katlı evlerin bulunduğu Selahaddin Mahallesi bir dönem başkent Trablus’un en işlek ve seçkin banliyöleri arasında sayılıyordu.
Hafter milislerinin, Nisan 2019’da başkenti ele geçirmek için saldırıya geçmesinin ardından girdiği Selahaddin bölgesi, sonrasında sık sık çatışma haberleriyle gündeme geldi.
Evlerinden ayrılan Libyalılar, aradan geçen 14 aylık sürede zaman zaman ordunun buralarda konuşlandığı sırada ziyaret edebildikleri evlerinin durumunun iyi olduğunu söyledi.
Ancak, Hafter milislerinin çekilirken arkalarında bıraktıkları yıkım, tahribat ve yağma, evlerine dönen bölge sakinlerini hayrete düşürdü.
Büyük tezat
Dört çocuk babası Muhammed et-Tumi (42), bahçesine girer girmez evde yıkılan duvarlar, molozlar, kurşun, bomba ve yanık izleriyle karşılaşıyor.
Bölgedeki diğer evlerde olduğu gibi buradaki bahçe duvarlarında da milislerin diğer evlere geçişini sağlayacak büyük delikler ve siper gibi kazılmış çukurların etrafında kum torbaları göze çarpıyor.
Evin içindeyse yıkımın yanına yağma izleri ekleniyor. Alt katta bir zamanlar salon olarak kullanılan alanda, milislerin evdeki eşyaların neredeyse tamamını; mobilyaları, çerçeveleri, tabloları, fotoğrafları, odadaki her şeyi yere attığı görülüyor.
Ev sahibi Tumi, milislerin başka evden bazı eşyaları buraya taşıdığını aktarıyor. Camların önünde dizilmiş kum torbaları ve mobilyalardan, milislerin ve paralı askerlerin, buraları savaşmak için mevzi olarak kullandığı anlaşılıyor.
Çocuk odasında duvarlarda açılmış koca delikler, yerdeki moloz, eşyalardaki tahribat, duvarda asılı çizgi film karakterlerinin renkli resimleriyle büyük tezat oluşturuyor.
Rusça yazılar
Tumi’nin evinde de diğerlerinde olduğu gibi duvarlarda Rusça yazılar bulunuyor.
Üst katta yanmış bir oda, duvar kağıdı erimiş, duvarda şarapnel izleri kalmış, tavandaki tuğla parçaları, sıva ve boyanın yere düşmüş haliyle, savaşın yol açtığı yıkım tüm açıklığıyla ortada.
“Bu eve ben bir ömürlük emek döktüm”
Tumi, evinin bu halini görünce neler hissettiğine dair AA muhabirinin sorusunu iç çekerek yanıtlıyor:
“Ne yaşadığımı ancak yüreğimin içi bilir. Bu eve ben bir ömürlük emek döktüm. Yıllarımı aldı. Ama en önemlisi, çocuklarım, annem, babam, ailem hepsi iyi durumda, elhamdülillah.”
Hafter’in Trablus için saldırı emri verdiği Nisan 2019’da evini terk ettiğini söyleyen Tumi, Libya hükümetine bağlı güçlerin evini savunma için kullandığı sırada buraya gidip geldiğini, evinin o zaman iyi durumda olduğunu, ancak Hafter tarafının ilerlemesiyle bir daha gelemediğini anlattı.
Hafter milislerinin tuzakladığı mayın ve patlayıcıları görünce şaşkına döndüğünü belirten Tumi, şunları söyledi:
“Ben anlamıyorum, bu mayınları döşeyenler, bu patlayıcıları kuranlar nereden, hangi ülkeden geldiler, bunu nasıl yaptılar? Aileler, çocuklar buraya dönecek. Buralara mayın döşeyerek ne düşünüyorlardı, ben anlayamıyorum. Başka bir ordu gelecek olsa… Ama evler, binalar, buraları mayınlıyorsun… Daha ne diyebilirim ki?”
Tumi, TSK’nın bölgedeki mayın temizleme faaliyetlerine ilişkin ise, “Bu mayınların etkisiz hale getirilmesi için çalışanların (TSK) hepsini selamlıyorum. Türk halkına bize bu ekipleri gönderdikleri için teşekkür ediyorum. Evimize hemen dönemeyiz, bu tadilat bir gecede olmaz. Ama ne olursa olsun elhamdülillah diyoruz.” ifadelerini kullandı.
Hafter milislerinin hırsızlıkları
Tumi’nin evinden birkaç yüz metre ötede Muhammed Erzurumlu’nun (27) evinde de benzer bir manzara var.
Selahaddin bölgesindeki üç katlı evde eskiden annesi, babası ve kardeşleriyle yaşadığını aktaran Libyalı esnaf, Hafter milislerinin başkente yönelik saldırılarına başladıktan sonra uzun süre evinde kalmaya devam ettiğini söyledi.
Çevrede çatışmaların artmasının ardından geçen aralık ayında evinden çıkmak zorunda kaldığını aktaran Erzurumlu, artık başka bir bölgede iki odalı bir dairede kaldıklarını aktardı.
Erzurumlu, camları kırılmış, dışarıdan aldığı hasar açıkça görülen evinin bahçesinde siperler kazıldığını, duvarlarında insan geçebilecek, silah yerleştirilebilecek kadar büyük delikler açıldığını, çevrede çok sayıda “atık bulunduğunu” gösterdi.
Hafter milislerinin, klimalar, su tankı ve burada bıraktığı arabası gibi birçok şeyi çaldıklarını aktaran Erzurumlu, manzara karşısında hayrete düştüğünü söyledi.
Wagner varlığına ilişkin izler dört bir yanda
Erzurumlu’nun evinde Kiril alfabesiyle yazılmış çok sayıda ilaç, gıda ve diğer ürün kutuları bulundu. Milislere kullanmaları için bırakılan kutular dolusu meyve suları, diş macunları ve diğer temel ihtiyaç kutuları da hâlâ evde duruyor.
Gözlem yaptıkları noktalarda, askeri bilgileri ve koordinatları duvarlara Rusça not alan Wagner unsurlarının bıraktığı notlar göze çapıyor.
Evin içinde ve balkonlarda kırık cam parçalarının yanı sıra şarapnel parçaları ve mermi kovanları dikkati çekiyor.
Evin içindeki farklı odalarda da üzerinde Rusça yazılar olan silah ve mühimmat kasaları bulunuyor.
“Bölgede her tarafta mayın vardı”
Erzurumlu, “Buraya geldiğimde camları, kapıları yıkılmış durumda buldum. Evim değişmişti. Bazı şeyleri buraya getirmişler, bazılarını çalmışlar. Burada arabam vardı, çalmışlar; küçük bir buzdolabını buraya getirmişler.” diye konuştu.
Ramazan Bayramı’ndan bir gün önce aynı bölgede yaşayan 22 yaşındaki kuzeni Salah Zekeriyya Cemal’i, Hafter milislerinin çekilirken tuzakladığı mayınlar nedeniyle kaybettiğini aktaran Erzurumlu, bu bölgede önceden her tarafta mayınlar olduğunu ancak kendi evindeki mayınların temizlendiğini anlattı.
Erzurumlu, TSK’nın bölgedeki mayın ve patlayıcıları temizleme çalışmalarına ilişkin şunları söyledi:
“Dün (TSK’nın uzman ekipleri) gelip sokağı, benim evimin arkasını, buraları temizlediler. Burada dün (mayın temizleme) patlamalar vardı. Ama şimdi durum iyi…”
Soyadından da anlaşılabileceği gibi ailesinin Türk asıllı olduğunu aktaran Erzurumlu, TSK’ya tüm çalışmaları için teşekkür ettiğini belirtti.
Mayınlar 40’a yakın can aldı
Libya Mayın ve Savaş Kalıntılarını Temizleme Merkezinden yapılan basın açıklamasında, Hafter milislerinin özellikle başkent Trablus’un güney semtlerine tuzakladığı patlayıcılar ve mayınların infilak etmesinden 110 kişinin etkilendiği kaydedildi.
Bugüne kadar 39 kişinin hayatını kaybettiği, 71 kişinin de yaralandığı belirtilen açıklamada, yaşamını yitirenlerin çoğunun sivil olduğu, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu aktarıldı.
Libya hükümeti, Hafter milislerinin ve yabancı unsurların kaçarken tuzakladığı bu mayın ve patlayıcıları, 2016 yılında Sirte vilayetinden çıkarılan DEAŞ’a benzetti.
Libya hükümeti, Hafter milislerinin uluslararası anlaşmaların yasakladığı mühimmatları sivil yerleşim bölgelerine tuzakladığını ve emrindeki milislerin “savaş suçlarından yargılanması gerektiğini” söylüyor.
Siyasi faaliyetlerle de tanınıyor
Aynı şekilde, Hafter’e bağlı milislerin kontrolündeki Terhune vilayetinde de çok sayıda sivilin gömüldüğü toplu mezarlar bulunması üzerine Libya hükümeti, “sivil bölgelere patlayıcı, mayınların tuzaklanması, yargısız infazlar, cesetlere tahrif, işkence” gibi suçların araştırılması için uluslararası toplumu ülkeye davet etmişti.
Kremlin Sarayı’nın yemek işini yönettiği için “Şef” lakabıyla anılan Yevgeny Prigozhin’e ait güvenlik şirketi Wagner grubu, Suriye, Ukrayna, Libya ve Afrika ülkelerinde paralı askerleri ve siyasi faaliyetleriyle tanınıyor.
Rusya’nın Kırım’ı yasa dışı ilhakı ve Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı gruplara Moskova’nın desteği sırasında ismi sıkça duyulan Wagner, Birleşmiş Milletler raporlarına göre binden fazla paralı askeriyle Hafter için savaşıyor.
Rusya Başbakanı Mihail Mişustin, “Yabancı ülkelerde yaşayan hasta akrabalarına bakması gereken ve çalışmaya ya da eğitim görmeye gidecek olan Rus vatandaşlarına ülkeden çıkma olanağı veren hükümet kararını imzaladım” dedi.
Rusya’nın başkenti Moskova’da koronavirüs (Covid-19) ile mücadele kapsamında getirilen kısıtlamalar, yarından itibaren kademeli olarak kaldırıldığı duyuruldu.
Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınından en çok etkilenen ülkelerin başında gelen Rusya’da, geçtiğimiz bir ay içerisinde her gün 10 bine yakın koronavirüslü vaka tespit edilmesine rağmen, Moskova yönetimi yarından itibaren virüsle mücadele kapsamında bazı kısıtlamaların kaldırılmasına karar verdi.
Moskova’da her gün yaklaşık 2 bin kişide virüs tespit ediliyor. Alınan karara göre yarından itibaren, berberler, veterinerler, mezarlık ziyaretleri, fotoğraf stüdyoları, film ve kayıt stüdyoları ile birlikte konser salonlarının da açılacağı belirtildi.
Rusya sınırları açıyor
Rusya Başbakanı Mihail Mişustin normalleşme sürecine ilişkin yaptığı açıklamada, “Yabancı ülkelerde yaşayan hasta akrabalarına bakması gereken ve çalışmaya ya da eğitim görmeye gidecek olan Rus vatandaşlarına ülkeden çıkma olanağı veren hükümet kararını imzaladım” dedi.
Rus medyası, Rusya’dan uçuşlara izin verilecek ilk grup ülkelerden birisinin ise Türkiye yolduğunu duyurdu ve uçuşların Temmuz ayı ortasında başlayabileceğini duyurdu. Uçuşlara ilişkin kısıtlamaların kaldırılacağı net tarihe ilişkin henüz net bir açıklama yapılmadı.
Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov ilişkilerin yıldönümünde CNN TÜRK muhabiri Sena Alkan’a konuştu. Yerhov, “Türkiye S-400’leri aktive etmezse Rusya ne der?” sorusuna çarpıcı bir cevap verdi.
Yerhov, “Türkiye S-400’leri aktive etmezse Rusya ne der?” sorusuna “Öyle bir alana değindik ki her kelime her ima durumu ciddi şekilde değiştirebilir. Genel bir cevap vermek durumundayım. Kullanılıp kullanılmayacağı tamamen sahip ülkenin hür iradesinde alınacak karardır.#2
Türkiye’nin bizden satın almak istediği ürünü biz sattık. Bu sistemlerin sahibi Türkiye’dir.#3
Tamamen ülkenin kararına bağlı bir durum. Duruma basit bir örnekle bakalım:#4
ben bir aracın distribütörüyüm siz de benden araç almak istediniz. Satış yaptık. Sizden parayı aldım, aracı verdim. Araç sizin. İster plaja gidin, ister patates taşıyın, isterseniz üstüne makineli tüfek monte edin savaşa katılın,onu garajda saklamak sizin doğal hakkınız.” şeklinde cevap verdi.
Rusya, Özbekistan’ın devlet teşkilatlarında Özbekçe konuşulmasını zorunlu kılan yasa tasarısını eleştirdi. Özbek makamları da, Rusya’nın bu tavrına tepki gösterdi.
Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Özbek dilinde çalışma taraftarlarının Özbekistan toplumunda azınlık statüsünde olduğu belirtildi. Moskova ayrıca, eski bir Sovyet cumhuriyeti olan Özbekistan’ı tarih, zaman ve ikili ilişkilerin kalitesine tam karşılık olarak Rusça’nın resmi kullanımını korumaya çağırdı.
Rusça’nın resmiliğinin kalıcılığına dair yapılan açıklama, Özbekistan’da ülkenin iç işlerine müdahale olarak yorumlandı.
Özbekistan’dan cevap
Özbek Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, henüz yürürlüğe girmemiş olan yeni düzenlemelerin uzun süredir devam eden kuralların uygulanmasını amaçladığını, bu tür kararların devletin iç politikası olduğunu, dolayısı ile müdahalesinin kabul edilemez olduğunu belirtti. Açıklama doğrudan Rusya’ya atıfta bulunmasa da “bazı yabancı yetkililer” tarafından yapılan yorumlara değindi.
Dil politikasına yönelik bu girişim, başlangıçta Cumhurbaşkanı Shavkat Mirziyoyev’in reformlarını memnuniyetle karşılayan bazı Özbek aydınlarının Rusya ile yakınlaşması konusunda daha temkinli olduğu bir zamanda geldi.
Özbekistan bu yıl Rusya liderliğindeki Avrasya Ekonomik Birliği’nde (EAEU) gözlemci olmaya karar verdi ve geçen yıl Mirtomiyoyev’in selefi İslam Karimov altında imkansız olacak adımlar olan Rosatom ile nükleer santral inşa etmek için bir sözleşme imzaladı.
Rusça hala ülkede yaygın olarak kullanılıyor ve milyonlarca Özbek göçmen işçi de Rusya’da çalışıyor.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, Kırım Tatar sürgününün 76. yıl dönümü dolayısıyla yaptığı konuşmada Rusya tarafından işgal edilen Kırım topraklarının bir gün Ukrayna’ya geri döneceğini söyledi.
Kırım Tatarlarının Sürgün Günü kapsamında açıklama yapan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, bu acı günde Kırım Tatarlarının yanında olduğunu belirterek, “Bugün Kırımlıların sürgününün yıl dönümü. Binlerce insanın hayatına ve kaderlerinin mahvolmasına sebep olan bu korkunç suçu hatırlıyoruz. Acıların geride kaldığını zannediyorduk. Ancak 2014 yılında birçok Ukraynalı ve Kırımlı kaldığı toprakları tekrar terk etmek zorunda bırakıldı. Kalmak zorunda olanlarda gözaltına alınarak ve yapılan aramalarla mağdur edildi. Biz Kırım’ın tekrar Ukrayna’ya döneceği günün geleceğine inanıyoruz” ifadelerini kullandı.
Tatarca ifadeler kullanan Zelenskiy, “Kırımlılar ve Ukraynalılar bir gün evlerine dönecek, tek masa etrafında toplanacaklar ve hep birlikte ‘Bizim ve sizin azatlığınuz içün’ diyecekler. Soykırımda hayatını kaybeden Kırımlıları anıyoruz” şeklinde konuştu.
18 Mayıs 1944 tarihinde, 450 bin Kırım Tatarı bulunduğu topraklardan Sovyetler Birliği yönetiminin agresif ve ırkçı politikaları sebebiyle göç etmeye zorlanmış ve Sovyet Ordusu tarafından zorla trenlere bindirilerek Özbekistan, Sibirya, Kazakistan’a sürülmüştü. Kırımlı tarihçilerin araştırmaları sonucunda göçe zorlanan halkın yarısının göç esnasında açlıktan ve soğuktan hayatını kaybettiği belirtiliyor.
2014 yılında ise, Rusya Federasyonu tarafından Kırım’ın da dahil olduğu Ukrayna’nın doğusuna ve güneyine yapılan işgal sonucu, Kırımlılar bir kez daha Ruslar tarafından ana vatanlarından edildi. Ukrayna Meclisi tarafından 12 Kasım 2015 tarihinde alınan kararla 1944 yılındaki bu soykırım kabul edilerek, 18 Mayıs resmi olarak Kırım Tatarlarının Sürgün Günü ilan edildi.
Yerel kaynaklardan edinilen bilgiye göre, terör örgütü YPG/PKK, güvenli bölge sınırları içerisinde tünel ve hendek kazma faaliyetlerine hız verdi.
Rusya ve ABD’nin taahhüdüne rağmen bölgeden çıkmayan terör örgütü, Haseke ilinin Türkiye sınırında yer alan Kamışlı ilçe merkezi, ilçenin kuzeyi ve Kamışlı-Amude ilçeleri arasındaki bölgede son günlerde kazı çalışmalarını yoğunlaştırdı.
Çok sayıda iş makinesini söz konusu bölgelere sevk eden terör örgütü, mevcut tünel şebekelerini genişletmeyi amaçlıyor.
YPG/PKK’lı teröristler bu kapsamda önceki gün yol çalışmalarını öne sürerek, Kamışlı-Amude yolunu 24 saatliğine sivil araç geçişine kapattı.
Türkiye ile Rusya arasındaki mutabakat uyarınca sınırdaki Aynularab (Kobani) ilçesinden çekilmesi gereken YPG/PKK’lılar, burada da tünel ve hendek kazmaya devam ediyor.
Kaynaklar terör örgütünün, M4 karayolu üzerinde işgal ettiği Ayn İsa beldesinde de kazı çalışmalarını sürdürdüğünü kaydetti.
YPG/PKK, tünelleri olası askeri harekatlara karşı direnme, sızma ve ani saldırı amacıyla kazıyor.
ABD ve Rusya ile varılan mutabakatlar
Türkiye, 9 Ekim 2019’da başlattığı Barış Pınarı Harekatı sürerken ABD ve Rusya ile ayrı ayrı mutabakatlar yapmıştı.
ABD, harekatın güvenli bölge olarak tesis ettiği, Türkiye sınırından itibaren 30 kilometre derinlikteki alandan YPG/PKK’nın çekileceği sözünü vermişti.
Rusya da 23 Ekim 2019’den itibaren Rus askeri polisi ve rejim güçlerinin, Barış Pınarı Harekat bölgesinin dışında kalan Türkiye-Suriye sınırının Suriye tarafına, YPG/PKK’lı teröristlerin silahlarıyla Türkiye-Suriye sınırından itibaren 30 kilometrenin dışına çıkarılmasını temin etmek üzere gireceklerini taahhüt etmişti. Ruslar, terör örgütü YPG/PKK’lı teröristlerin silahlarıyla Münbiç ve Tel Rıfat’tan çıkarılacağı vaadinde bulunmuştu.
Harekat bölgelerinde örgüt tünelleri ortaya çıkarılmıştı
YPG/PKK, daha önce de Afrin, Münbiç, Aynularab, Tel Abyad, Rasulayn, Sırrin, Kamışlı ve Malikiyye bölgelerinde tünel ve çukurlar kazmıştı.
Afrin, Tel Abyad ve Rasulayn bölgelerinin YPG/PKK’dan temizlenmesinin ardından örgütün çok sayıda uzun tünel kazdığı ortaya çıkarılmıştı.
Anadolu Ajansı (AA),YPG/PKK’nın işgalindeki Münbiç ve Aynularab ilçelerindeki tünel kazma çalışmalarını Aralık 2018’de ve Nisan 2019’da görüntülemişti.
Rusya’nın askeri-teknik işbirliğinden sorumlu federal servisi FSVTS’nin direktörü Dmitriy Şugayev, Türkiye’nin bir parti daha Rus S-400 savunma sistemi satın almasına yönelik görüşmelerin halen sürdüğünü söyledi. Şugayev ayrıca olası ikinci S-400 alımında Türkiye’nin belirli bir oranda üretime ortak olabilme ihtimalinin bulunduğunu dile getirdi.
FSVTS Direktörü Dmitriy Şugayev, Rusya’da yayımlanan bir savunma dergisine verdiği demecinde, “Türkiye’ye yeni bir S-400 partisi satışı yapılması konusu halen gündemimizde, bu gündemimizden çıkmış değil. Sistemin içeriği, teslimat tarihi ve diğer şartlar üstünde anlaşmaya çalışıyoruz” dedi.
Şugayev, “Şimdilik görüşme sürecindeyiz, umuyoruz ki öngörülebilir gelecekte ortak bir paydada buluşacağız” diye ekledi.
“İkinci partide Türkiye’nin üretime ortak olması olası”
Türkiye’ye S-400 teslimatı yapılmasını içeren birinci kontratın sadece satışı kapsadığı, ortak üretim gibi bir maddenin burada bulunmadığı hatırlatmasını yapan Şugayev, söz konusu kontratta yer alan opsiyonun ise, ikinci partide Türk tarafının belirli bir oranda üretime ortak olabilmesi ihtimalini içerdiğini söyledi.
Rusya yapılan birinci kontrat kapsamında Türkiye’ye geçen sene dört adet S-400 bataryası teslim etmişti. Opsiyon da içeren kontratın değerinin 2.5 milyar dolar olduğu açıklanmıştı.