Siha

KaraDeniz Media

Karadeniz Medyasi

Siha

TCG Anadolu’ya milli SİHA’lar konuşlanacak

Türkiye’nin F-35 teslimatında yaşadığı sıkıntılar gelecek yıl hizmete girecek TCG Anadolu için farklı alternatifleri beraberinde getirdi. Eldeki araçların modifiye edilmesinin yanı sıra TCG Anadolu için üretilecek yeni bir SİHA çalışması da gündemde.

Son yıllarda kara, hava ve deniz ayırt etmeksizin bu alanların hepsinde son derece etkin görevler üstlenebilen yerli/milli araçlar üretebilen Türkiye, 2021 yılında envantere girmesi planlanan TCG Anadolu ile mavi vatanda da yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor.

Ülkemizin 2003 yılında dahil olduğu ve bugüne kadar tüm sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmesine rağmen teslimatında sorunlar yaşadığı F-35 projesinin mevcut durumu yeni ve farklı senaryoların masaya yatırılmasına neden oldu.

Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir’in geçtiğimiz günlerde yaptığı ve mevcut İHA-SİHA’ların TCG Anadolu’da konuşlanabilmesi için modifiye edilebileceğini vurguladığı açıklamasında öne çıkan bir diğer nokta “Sadece TCG Anadolu’da görev yapsın diye yine deniz konuşlu yeni tip SİHA tasarımı için çalışmalar ve ön analizler var” sözleri oldu.

Yol haritası belirleniyor

Savunma sanayii araştırmacısı Hakan Kılıç, İsmail Demir’in konuyla ilgili görüşlerinin Türkiye’nin bu alandaki gelecek adımlarının ne olabileceğine dair bir yol haritası koyması sebebiyle son derece önemli olduğuna işaret etti.

Kamuoyunda TCG Anadolu çok amaçlı havuzlu çıkarma gemisinin üzerinde hangi sabit kanat platformları olacağına dair farklı görüşlerin olduğunu anlatan Kılıç, “Bu konu biraz daha açıklığa kavuşmuş oldu. Bilindiği gibi TCG Anadolu, LHD sınıfı bir gemi. LHD sınıfına ise jet motorlu yani avcı uçakları içinde dikey-iniş kalkış yapanlar haricindekilerin inip kalkabilmesi mümkün değil” bilgisini paylaştı.

Savunma Sanayii Araştırmacısı Hakan Kılıç.

[Savunma Sanayii Araştırmacısı Hakan Kılıç.]

Katapult sistemi de çözüm olmaz

Şu an dünyanın hiçbir ülkesinde dikey iniş-kalkış yapabilecek tipte bir uçak üretmek için proje yürütülmediğine vurgu yapan Kılıç, şöyle devam etti:
“Mevcut Rus ve Çin projeleri var. Ancak her iki ülkenin de deniz havacılığını uçak gemisi platformları üzerine kurduğu için kısa iniş kalkış veya katapult kalkışlı uçaklardan ibaret.

Ülkemiz kamuoyunda sürekli olarak yanlış bir ve algı ile ‘F-35B olmaz ise gemiye katapult sistemi koyar uçakları öyle kaldırırız’ tarzı görüşler konuşuluyor. Bu durum maalesef gerçek değil.

Eğer bunu dener ve uçağı kaldırmayı başarsanız bile indirmeniz mümkün olmaz. Çünkü kanca sistemi ile ineceği uzunlukta bir pisti yok TCG Anadolu’nun. Bunun sebebi ise TCG Anadolu’nun bir uçak gemisi değil, LHD boyutunda bir çıkarma gemisi olması.”

“İlk dönem için son pratik bir çözüm”

Hakan Kılıç, dünyada TCG Anadolu uzunluğunda bir gemiye inebilecek F-35B dışındaki uçakların günümüzde ‘demode’ kabul edilen ABD/İngiliz Harrier uçakları olduğunu anımsatarak, şunları söyledi:

“Türk askeri ve sivil savunma çevrelerinin bu uçakları da teknik yetersizliklerinden dolayı düşünmediklerini biliyoruz.

SSB Başkanı İsmail Demir’in açıklamaları gelecek döneme dair izler taşıyor. Anladığımız kadarıyla ilk etapta mevcut İHA/SİHA’ların gemiye inip kalkacak ve deniz konuşlu görev yapacak şekilde modifiye edilmesi kuvvetle muhtemel.

TCG Anadolu'da çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Foto: AA

[TCG Anadolu’da çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Foto: AA]

Öte yandan sadece TCG Anadolu’da görev yapsın diye üretilecek yeni tip, yine deniz konuşlu SİHA tasarımı için çalışmalar ve ön analizlerin yapıldığını da ilk kez duymuş olduk.

Hiçbir SİHA insanlı savaş uçağının hele de F-35B’nin yerini tutmaz. Ancak maliyet etkinlikten ziyade kaynakların verimli kullanılması ve çözüm üretilmesi adına, politik sebeplere takılmış olan F-35B yokluğunda geminin hava keşif ve yakın hava desteği unsurlarından geri kalmaması için bu adımlar mantıklı bir çözüm.

TCG Anadolu servise girdiğinde söz konusu İHA-SİHA platformları hemen hazır olmasalar da ileride gemi üzerinde milli SİHA’larımızı görme şansımız olacak.”

Alman medyasında Türk SİHA’larına büyük övgü

Alman gazetesi Die Welt, Bayraktar TB2 SİHA’ları konu alan kapsamlı bir makale yayınladı. Gazetenin yazarlarından Boris Kalnoky imzalı makalede Türkiye’nin Bayraktar TB2 SİHA’larıyla devrim gerçekleştirdiği değerlendirmesi yapıldı.

Almanya’nın etkili gazete ve dergileri sayfalarında Türk SİHA’larını övgüyle anlatan yayınlara devam ediyor.

Geçtiğimiz hafta Der Spiegel dergisinde Türk savunma sanayisi ve Baykar tarafından geliştirilen Bayraktar TB2 SİHA’larının başarısını anlatan haberden sonra, dün Almanya’nın etkili gazetelerinden Die Welt’de geniş bir makale yayınlandı.

Gazetenin yazarlarından Boris Kalnoky imzalı makalede Türkiye’nin Bayraktar TB2 SİHA’larıyla devrim gerçekleştirdiği değerlendirmesi yapıldı.

ABD SİHA’sından daha etkili

Kalnoky makalesinde SİHA’ları ABD’nin MQ-9 Reapar İHA’sıyla kıyaslayarak “Türk ordusu savaş alanında Bayraktar TB2’yi Amerikalılar’dan çok daha etkili bir şekilde kullanıyor. Örneğin Suriye’de Türk SİHA filosu gerçek bir hava gücü haline geldi.

Aynı zamanda darbecilerin parçaladığı Libya’da da kullanılıyor ve Türkiye’ye askeri başarı getiriyor” denildi.

Die Welt makalesinde Türk SİHA’ları şöyle anlatıldı:

Türk SiHA’sı Bayraktar TB2 ucuz ve etkili.Ankara, geliştirdiği teknolojiyle askeri güç kazanıyor, diğer ülkelerin ilgisini uyandırıyor. Bayraktar TB2 SİHA, MQ-9 Reaper adlı Amerikan İHA’sına benziyor. İkisi de insansız taktik hava araçları. Bu tür SİHA’lar genellikle bireysel hedeflere karşı seçici olarak kullanılıyor.

Ancak Bayraktar TB2, ‘MQ-9 Reaper’dan çok daha etkili. MQ-9 Reaper gibi Türk Bayraktar TB2’de 24 saatten fazla uçabilir, gözlem yapabilir, hedefleri imha edebilir.

Ama Türkiye’nin insansız hava aracı stratejisi tamamen farklı. Türk ordusu savaş alanında Bayraktar TB2’yi Amerikalılardan çok daha etkili bir şekilde kullanıyor.

Suriye’de askeri açıdan başarı getirdi

Suriye’de Türk SİHA filosu gerçek bir hava gücü haline geldi, aynı zamanda savaşın sürdüğü Libya’da kullanılıyor ve Türkiye’ye askeri başarı getiriyor. TB2’nin rakiplerine göre çeşitli avantajları var; hassas, ucuz ve etkili.

Tam otomatik kontrol edilen Bayraktar TB2 tankları imha edebilen akıllı MAM-L füzeleri ile donatılmış. Düşük maliyetli olmaları nedeniyle, bu tür SİHA’lar daha az varlıklı ülkelerin büyük askeri güçleri ele almasına da olanak sağlıyor.

Örneğin Suriye’de Rusya, şimdilik Türkiye ile doğrudan bir çatışma riskini göze almaya cesaret edemeyecektir.

SİHA’lar İdlib’te birkaç gün içinde düzinelerce Suriye savaş tankını, zırhlı aracı, zırhlı obüs ve silahı imha etti. Hava bombardımanı o kadar yıkıcıydı ki, saldırıya uğramamış çok sayıda araç mürettebatı tarafından terk edildi ve daha sonra Türkiye’nin desteklediği muhalifler tarafından ele geçirildi.

Araştırma bloğu Bellingcat, Suriyelilerin en az 106 zırhlı araç kaybettiğini ortaya çıkardı.

Sonuç olarak Suriye ordusu, kuzeydeki İdlib’e yönelik saldırılarını durdurmak ve kazandığı toprakları terk etmek zorunda kaldı.

Türk milli gururunun özeti

Bayraktar TB2 SİHA’larının mimarı Selçuk Bayraktar’ın Türkiye’de milli kahraman haline geldiğini belirten Die Welt, 41 yaşındaki Bayraktar’ın ABD’de Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) okuduğunu ve 2005’te Türkiye’ye gelerek Bayraktar Mini İHA’yı Türk subaylarına tanıttığını kaydetti.

Alman gazetesi, o dönem askerlerin şüpheyle yaklaşmasına rağmen 2000’li yılların başında bu alanda çalışmaya başlayan Baykar’ın on yıl sonra çok daha büyük, silahlı ve yüksek teknoloji ürünü Bayraktar TB2 SİHA’yı geliştirdiğini vurguladı.

Türk SİHA’ları elektronik harbe karşı da çok güçlü

Son dönemlerde hedeflerine karşı üstünlükleriyle adından söz ettiren Türk SİHA’ları elektronik harbe karşı performanslarıyla da göz dolduruyor. Uzmanlara göre tamamı yerli yazılımlarla sağlanan bu başarı gelecek yıllarda daha üst noktalara taşınacak.

Türkiye’nin milli savunma sanayii hamlesinde çok önemli roller üstlenen yerli ve milli İHA/SİHA platformları sahada ‘oyun değiştirici’ bir unsur olarak öne çıkmasının yanı sıra elektronik harbe karşı sergiledikleri başarıyla da rakiplerinden ayrılıyor.

Savunma politikası analisti Turan Oğuz’a göre sadece iç güvenlik operasyonlarında değil, Suriye’den Irak’a Doğu Akdeniz’den Ege ve Libya’ya kadar çok geniş bir coğrafyada varlık gösteren Türk SİHA’ların elektronik harp konusundaki imkan ve kabiliyetleri de son derece önemli.

Türk SİHA’ları Rus efsanesini sona erdirdi”

Elektronik harbin yoğun kullanıldığı yerlerde uçtular

Türkiye’nin sahip olduğu İHA/SİHA’ları özellikle Suriye’nin kuzeyinde oldukça etkin bir şekilde kullandığını belirten Oğuz, “Bu bölge dünya genelinde elektronik harbin en yoğun olduğu yerlerden biri. Çok sayıda ülke bu alanda sahada ve hepsi farklı bir şekilde elektronik harp teknikleri uyguluyor. Dolayısıyla bu bölgede harekat icra etmek son derece zorlu” dedi.

İlk dönemlerden bu yana sahadan gelen talep ve iyileştirmelerle Türkiye’nin kendi İHA/SİHA’larında geliştirmeler yaptığını anlatan Oğuz, şöyle devam etti:

“Çalışmaların ardından gerekli düzenlemeler yapıldı ve hem Bayraktar TB2 hem de ANKA-S, Suriye’nin kuzeyinde çok önemli görevleri son derece başarılı bir şekilde yerine getirdi. Her iki uçar unsurumuz da sahip oldukları elektronik donanımlarla oldukça yoğun ve faydalı bir şekilde çalıştılar.

Örneğin Bayraktar TB2, Zeytin Dalı Harekatı kapsamında 5 bin 300 saat uçmuş ve tüm uçuşların yüzde 90’ını tek başına karşılamış. Bu harekat yaklaşık 2 ay sürmüştü. Bahar Kalkanı ise çok daha kısa bir sürede genel itibarıyla tamamlansa da Bayraktar TB2 o sırada 2 bin saat uçmuş. Bu da o harekattaki uçuşların yüzde 80’i anlamına geliyor. Kısa süreli olmasına rağmen oldukça fazla saat uçması iki noktaya işaret ediyor. Birincisi, Türkiye İHA/SİHA’larını her geçen gün çok daha aktif kullanmaya başlamış. İkincisi ise envanterdeki İHA/SİHA sayısı artmış ve bu da uçuş saatine yansımış.”

Bayraktar TB2, sınır ötesi operasyonlarda üstlendiği kritik görevlerle öne çıktı.

[Bayraktar TB2, sınır ötesi operasyonlarda üstlendiği kritik görevlerle öne çıktı.]

Her alana cesaretle girmeleri özgüvenin bir sonucu

Turan Oğuz, Türkiye’nin bugün sahip olduğu İHA/SİHA teknolojilerinin ilk dönemlere oranla çok daha gelişmiş bir hal aldığını belirterek, şunları söyledi:

“Bu gelişimi sadece uçuş saatlerinin artmasından değil, aynı zamanda büyük bir cesaretle en zorlu alanlara girmelerinden ve oradaki hedeflerini dahi son derece başarılı bir şekilde yok etmelerinden anlıyoruz.

Sadece son dönemlerdeki Pantsir sistemlerinin Türk SİHA’lar tarafından yok edilmesi dahi başlı başına bu sürece bir örnek. Bir SİHA’nın kendi baş düşmanına karşı dahi bu denli operasyon icra edebilmesi çok önemli bir gösterge.

Eğer sahip olduğunuz İHA/SİHA’larınız çok gelişmiş olmasa, ortamdaki elektronik harbe karşı bu denli dayanıklı olmasa bunları yapamazsınız. Eğer elektronik harbe karşı zayıf olsanız İHA/SİHA’larınızı bu kadar uçurmazsanız. Uçursanız da çok ciddi kaza kırımlarla karşı karşıya kalırsınız. Ama Türkiye istediği yerde oldukça düşük bir kaza kırım oranı ile SİHA’larını uçuruyor.”Türk SİHA’lardan ‘mikro cerrahi’ operasyon

İşin yazılım kısmı da tamamen yerli

Oğuz’a göre elektronik harbe karşı koyabilmek için geliştirilen sistemlerde milli imkanların kullanılması da oldukça değerli.

“Türkiye yazılımın yerli olmasının önemini çok uzun yıllar önce anladı ve adımlarını buna göre attı” bilgisini paylaşan Oğuz, “Biz ne üretmeye başlayacaksak önce yazılımdan başladık. Çünkü yazılım sizde olmazsa savaşın en önemli anında yarı yolda kalma ihtimaliniz çok yüksek. Kaldı ki ülkeler birbirlerine bu tür modern elektronik harp sistemlerini satmıyor. O nedenle gerek Bayraktar gerek ANKA ve diğer uçar unsurlarımızın tamamen yerli yazılımlara sahip olmasının ciddi avantajları var” dedi.

Aksungur, sahip olduğu özelliklerle Türkiye'nin hava gücüne çok büyük bir güç katacak.

[Aksungur, sahip olduğu özelliklerle Türkiye’nin hava gücüne çok büyük bir güç katacak.]

Akıncı ve Aksungur ile daha ileriyi bir seviyeye geçilecek

Oğuz, Türkiye’nin İHA/SİHA teknolojilerindeki imkan ve kabiliyetlerinin yeni nesil platformlarla beraber çok daha yukarı seviyelere çıkacağını söyleyerek, şöyle devam etti:

“Prensip olarak SİHA ve İHA’ların elektronik harbe karşı en dayanıklı silahlar olduğunu söylemek pek mümkün değil. Küresel konumlandırma sistemi kullanıyorlar ve bu nedenle yanıltılmaları ya da devre dışı bırakılmaları da nispeten daha kolay. Ancak hem dünyada hem de ülkemizde bu konuda çalışmalar devam ediyor.

Türk firmalar anti jamming ürünler geliştirmeyi sürdürüyor. Böylece, söz konusu uçar unsurun aldatılması ya da kontrolünün ele geçirilmesi oldukça zorlaşıyor.

Gelecek dönemde, kendi hafızalarındaki bilgiler ile sensörlerden gelen anlık görüntüleri karşılaştırıp GPS’ten bağımsız uçacak platformlarla ilgili çalışmalar devam ediyor. Bu durum bize GPS’in kapatıldığı, kısıtlandığı yerlerde dahi operasyon yapma imkanı verecek. Türkiye bu alanda gün geçtikçe daha da güçleniyor. Son harekatların ardından sahadan gelen talepler üzerine çok sayıda firma işin bu tarafına da ciddi şekilde kafa yormaya başladı.

Akıncı ve Aksungur ile çok daha ileri bir seviyeye geçmiş olacağız. Elektronik destek kabiliyeti olan Türk İHA’ları, AKINCI ile ‘elektronik savunma’ özelliğine de kavuşacak. Yani kendisine yaklaşan tehditleri fark edip buna uygun karşı tedbirler alabilecek, öz savunmasını yapabilecek.”

Türkiye’nin desteği UMH’yi şaha kaldırdı!

Libya’da darbeci Hafter’in son günlerde Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) karşısında ağır kayıplar vermeye başlamasını Akit’e değerlendiren uzmanlar, Türkiye’nin bölgeye gönderdiği eğitim subaylarının Libya Ordusuna verdiği eğitimlerin sonucu olduğunu ifade ettiler.

ibya’da darbeci Hafter’in son günlerde Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) karşısında ağır kayıplar vermeye başlamasının, Türkiye’nin bölgeye gönderdiği eğitim subaylarının Libya Ordusuna verdiği eğitimlerin sonucu olduğunu ifade eden uzmanlar, Akit’e yaptıkları açıklamada Hafter milislerinin önümüzdeki günlerde daha fazla kayıplar vereceğini belirtiler.

“Türkiye devlet tecrübesini de aktardı”

Türkiye’nin Libya’nın meşru hükümetine sadece askeri yardım yapmadığını, aktardığı devlet tecrübesi ile bölgedeki aşiretleri de yanında topladığını ifade eden Tarihdaş Milletler ve Topluluklar Cemiyeti Genel Başkanı Ahmet Baba, “Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), Birleşmiş Milletler’in (BM) tanıdığı bir hükümet ve o hükümetle yapılan anlaşma üzerine Türkiye askeri yardım gönderdi. Bunun özellikle vurgulanması lazım. Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, İtalya ve Fransa BM’nin tanımadığı, isyancı Hafter’e silah yardımı yapıyor. O yüzden BM’nin ambargo uygulaması gereken taraf belli. Son günlerde darbeci Hafter’in ağır kayıplar vermesinin nedenlerinden birincisi; bizim o bölgede yaptığımız eğitim. Eğitim, elbette oranın toplanması konusunda çok faydalı oldu. Çünkü hemen birden bire karşılığını alamıyorsunuz. İkincisi; orada 150 aşiret var. Bu aşiretlerin büyük bir kısmı son dönemde UMH’yi desteklemeye başladı. Türkiye’nin burada yapmış olduğu sulh çalışmaları da çok önemli. Yani UMH’nin, oradaki farklı bileşenleri bir araya getiriyor olması Türkiye’nin sadece eğitim alanında değil, yönetimsel anlamda da UMH’ye ciddi katkılar verdiğinin göstergesi. Aşiretler bir araya geliyor, dönem dönem bir biri ile çatışan gruplar şu anda Hafter’e karşı birlikte hareket ediyor. Arap aşiretler yavaş yavaş UMH’nin etrafında kenetlenmeye başladı. Bu da Türkiye’nin oraya aktardığı devlet tecrübesinin de etkili olduğunu gösteriyor. Diğer bir husus da oradaki çalışmalarda Türkiye, Osmanlı döneminden kalan aşiretlerden de çok ciddi anlamda destek görüyor” şeklinde konuştu. 

Türkiye’nin eğitimleri meyvesini veriyor!

ASSAM Güvenlik ve Strateji Uzmanı emekli Albay Ersan Ergür de, “Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin askerleri her ne kadar silah ve teçhizat bakımından Hafter’den üstün olsa da eğitim konusunda dağınık bir yapıya sahip. Dolayısıyla Türkiye’nin bu anlamda oraya göndermiş olduğu askeri personel ile dağınık duran bu unsurları eğiterek düzenli bir ordu haline getirdi. Bu da meşru hükümetin Hafter karşısında güç kazanmaya başlamasına neden oldu. Özellikle son bir buçuk ayda UMH, Hafter’in daha önce ele geçirmiş olduğu yerleri ciddi anlamda geri almaya başladı. Libya’nın batı kesimindeki kritik alanları tek tek ele geçirmeye başladı. Bundaki en büyük etken de Türkiye’nin o bölgede bulunan İHA ve SİHA’larıdır. Bu hava araçları, İdlib’deki tecrübeleri de oraya koyarak Hafter güçlerine özellikle hava operasyonlarında çok etkili oldu. Türkiye’nin desteği sayesinde Libya’nın meşru hükümeti bölgede yavaş yavaş hakimiyeti ele geçirmeye başladı. Önümüzdeki süreçte de yaklaşık 1 buçuk 1 aylık bir dönem içerisinde ciddi anlamda Libya’nın petrol sahalarının da hakimiyeti Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin kontrolüne geçeceğini değerlendirmek lazım. Burada en büyük etken Türkiye’nin bin yıllık tecrübesinin ortaya koyduğu, kendi yerli ve milli savunma sanayi ile bölgede olması, UMH’yi desteklemesinden kaynaklandığını söyleyebilir” ifadelerini kullandı.

Almanlar Türk İHA’sına hayran kaldı

Türkiye’nin yerli imkanlarla ürettiği silah sistemleri Avrupa ülkelerinin yakın takibinde. Alman gazetesi Der Tagesspiegel, yayınladığı haberde Bayraktar TB2’nin sınıfının en iyilerinden olduğunu ve İHA sayesinde PKK’lı teröristlerin saklandıkları yerden çıkamadıklarını belirtti.

Almanya’da yayın yapan Der Tagesspiegel gazetesi, Türkiye’nin son zamanlarda ürettiği silah sistemlerini inceledi.

Gazetenin Türkiye muhabiri Thomas Seibert tarafından kaleme alınan ve “Türkiye kendi silahlarını neden geliştiriyor” başlıklığıyla sunulan haber şu cümlelerle başlıyor: “Orta Doğu’da yeni bir dönem, Türkiye sınırındaki Suriye’nin İdlib kentinde başladı. Türkiye ilk kez başka bir ülkenin ordusuna karşı modern savaş silahlarını kullandı. İnsansız hava araçları, Suriye hükümet birliklerine karşı yapılan operasyonlarda, birçok tank ve topçu bataryasını yok etti.”

Libya’da da kullanılıyor

Türkiye’nin ürettiği Bayraktar TB2 İHA’sının kendi sınıfının en iyilerinden olduğu vurgulanan haberde, Ankara’nın bu İHA’ları Libya’da da kullandığı belirtildi.

“Batı’dan gelmeyince Türkiye kendisi üretti”

Haberde, Türkiye’nin uzun zamandır batıda büyük bir ordusu olan fakat silahlarını dışarıdan alan ülke konumunda olduğu kaydedildi. Ancak, Batı’dan önemli silahların temin edilmesinin zorlaşmasının Türkiye’yi yerli üretime ittiği ve ülkenin son dönemde bu alanda sistematik olarak büyüdüğü aktarıldı. Alman gazetesi, Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) verilerini paylaştığı haberinde; Türkiye’nin dünyada silah ihraç eden 14. büyük ülke olduğunu belirtti.

“Teröristler hareket edemiyor”

Makalede terör örgütü PKK’ya bu silah sistemleriyle büyük darbe vurulduğu aktarılırken, “İnsansız hava araçlarının geliştirilmesi, orduya PKK ile çatışmada belirleyici bir avantaj sağladı. Geçmişte, Güneydoğu Anadolu’nun geçilmez dağlarında neredeyse rahatsız edilmeden hareket edebiliyorlardı. Ancak İHA’lar PKK’yı savunma pozisyonuna soktu” denildi.

“Akdeniz’de caydırıcı güç olacak”

Der Tagesspiegel gazetesinin haberinde, Kava Kuvvetlerince kullanılan Alman G3 tüfeğinin yerini, yerli üretim MPT-76 piyade tüfeğinin aldığını belirtti.

Haberde, Türkiye’nin ilk yerli amfibi hücum gemisi TCG Anadolu’ya da değinildi. Geminin çok çeşitli silah sistemlerini taşıma kapasitesine sahip olduğu kaydedilirken, Akdeniz’de caydırıcı bir güç olacağı vurgulandı.