Türkiye

KaraDeniz Media

Karadeniz Medyasi

Türkiye

Çarpıcı açıklama: Türkiye’nin ciddiyeti sayesinde bu oldu

Suriyeli muhalifleri temsil eden Müzakere Yüksek Heyeti (MYK) Başkanı Nasr el-Hariri, Suriye’nin İdlib kentinde 6 Mart’ta yürürlüğe giren ateşkesin Türkiye ve Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) ciddiyeti sayesinde 9 yıldan bu yana gerçekleşen en uzun ateşkes olduğunu dile getirdi.

AA muhabirine konuşan Hariri, “İdlib’deki ateşkes, geçen 9 sene boyunca varılan en uzun ateşkes oldu. Neden? Çünkü SMO ile ortak paydalarımızın olduğu, dost ve kardeş ülke Türkiye’nin ciddiyeti söz konusu. Uluslararası camianın da askeri, insani ve siyasi pek çok faktörün etkisi ve aynı zamanda siyasi çözümden başka yol olmaması nedeniyle SMO ile Türkiye’nin düzenlediği meşru operasyonlara destek vermesi, tarafları atacakları adımları bin kere düşünmeye zorladı.” dedi.

Hariri, Esed rejimi ile müttefiklerinin özellikle de İran’ın, ateşkesten elde edecekleri çıkarları olmadığı için önceki senelerde olduğu gibi terörü bahane ederek ve gerçekleştirdikleri ihlallerle ateşkesi hükümsüz kılmaya çalışacakları uyarısında bulundu.

İdlib’deki ateşkesin, bölgedeki milyonlarca insanın hayatını koruduğu için çok önemli olduğunu ifade eden Hariri, “Geldiğimiz bu noktada siyasi süreçle sahadaki gelişmeleri birbirinden ayıramayız. Özellikle de rejim ve müttefikleri, Suriye meselesinde tek çözüm olarak askeri çözümü görürken. Rejim ateşkese zorlanarak, herkese siyasi çözümden başka seçenek olmadığı mesajı verildi. Rejimi ve müttefiklerini müzakere masasına çekecek olan tek faktör belki de İdlib’de sahada yaşananlardır.” diye konuştu.

MYK seçimleri

MYK’nın çalışmaları ve seçimlerle ilgili de konuşan Hariri, “Müzakere heyeti seçimleri konusunda herhangi bir anlaşmazlık yok. Heyet başkanı, yardımcısı ve genel sekreteri bunu gerçekleştirmeye hazır. Bunun önündeki asıl engel, heyetin toplanmasına mani olan usulle ilgili iç meseleler ve Riyad’daki bağımsızlar toplantısıdır.” ifadelerini kullandı.

Hariri, Suudi Arabistan, Suriyeli bileşenler ve uluslararası camia arasında iletişimin devam ettiğini, MYK’nın birliğini ve varlığını koruma, seçimler başta olmak üzere diğer hedeflerini yerine getirmesi gibi olumlu bir yaklaşım benimsendiğini kaydetti. Hariri, bağımsızlar meselesinin tartışılmasının seçimlerden sonraya ertelenmesinin de önemli bir ilerleme olduğunu vurguladı.

Hariri, MYK’nın siyasi çözümü destekleyen uluslararası camia ve Suriyeli tüm bileşenlerin mutabakatıyla Riyad-1 ve 2 Konferansları sonucu tesis edildiğini, daha önce varılan mutabakatta yapılacak herhangi bir değişikliğin diyalog yoluyla olması gerektiğini dile getirdi.

MYK’nın büyük meydan okumalardan geçtiğini ancak kimsenin içişlerine karışmalarına müsade etmediklerini belirten Hariri, “Benim dönemimde ne Suudi Arabistan’dan ne de başkasından herhangi bir müdahale görmedim. Bir yanlışlık yapıldığını hissettiğimizde ki; bunun iyi niyetli olduğunu düşünüyorum, çekincelerimizi ortaya koyduk ve bunlara kulak verildi.” dedi.

Anayasa Komitesi’nin çalışmaları

Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen’ın, Anayasa Komitesi’yle ilgili çalışmalarına da değinen Hariri, BM temsilcisinin, Komite’nin çalışmalarını anayasal içeriklerin tartışıldığı bir alana kaydırmaya çalıştığını söyledi.

Hariri, rejimin 7-8 öneriyi reddetmesi ve Anayasa Komitesi’ne verilen yetkiye aykırı bir ajanda üzerinde ısrar etmesinden sonra Pedersen’ın başka bir öneri sunmak için çalıştığını, rejim ile MYK arasında yapılan görüşmeden sonra kabul edilen bu önerinin, BM Güvenlik Konseyi’ne taşındığını ve tarafların anlaşmaya varışının ilan edildiğini kaydetti.

Hariri, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anlaşmadan sonra Komite’nin davet edilmesi gerekiyordu. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle toplantı yapılamadığından Pedersen, online toplantı yapılması önerisini sundu. Online görüşmeler ancak Suriye ile ilgili daha basit meselelere uygun olacağından bazı çekincelerimiz oldu. Kaldı ki; daha önce düzenlenen toplantılarda bile bir sonuç elde edemedik. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Pedersen’a olumlu yanıt verdik ama her zaman olduğu gibi rejim yine itiraz etti ancak fiziksel toplantıya hazır olduğunu ifade etti. Sanıyorum ki, salgının gerilemesiyle beraber bir araya geleceğiz.”

Esed ile Oligark kuzeni Mahluf arasındaki anlaşmazlık 

Esed’in akrabalarından iş adamı Rami Mahluf’un yayımladığı video ve aralarında yaşanan anlaşmazlıkla ilgili de değerlendirmede bulunan Hariri, “Suriye halkının yarısından fazlasını öldüren, işkence eden ya da evsiz bırakan rejimin ektikleri artık kendi yandaşlarının başına musallat oluyor.” dedi.

Rejimin ekonomik bakımdan sıkıntı içinde olduğunu, getirdiği paralı askerler ve Suriye halkını öldürmek için aldığı silahların faturasının milyarlarca dolara ulaştığını belirten Hariri, ister dışarıda isterse rejim bölgelerinde olsun bunun bedelini yine Suriye halkının ödediğini vurguladı.

Mahluf’un sosyal medya hesabından yaptığı açıklamanın “tehlikeli” olduğunu aktaran Hariri, “Bu mesaj, rejimin ne kendisine ne de muhaliflere fayda sağlamayacağını anlatıyor. Bu rejim artık kendi yandaşlarının kanını emiyor. Bu da Suriye halkının sıkıntılarını artıracaktır. Mesaj şudur: Suriyeliler için bu rejimden ve onun kollarından kurtulmaktan, yeni bir anayasa hazırlamaktan ve yeni bir sayfa açmaktan başka çare yoktur. Devrim güçlerinin ve halkın isteği budur.” tespitini yaptı.

TATİLE GİDEN GURBETÇİYE KARANTİNA YOK

Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını nedeniyle bu yıl Türkiye’de izinin mümkün olup olmayacağı merek edilirken, ülkeye gelenler için 14 gün karantina uygulamasının olmayacağı ortaya çıktı.

Turizm ve Kültür Bakanı Mehmet Ersoy bugün Hürriyet’ten Ertuğrul Özkök’e yaptığı açıklamaya göre bu yıl Türkiye ile yurt dışı uçuşlarının başlayacağı Haziran ayından sonra ülkeye gelenlere karantina yerine hızlı korona testi uygulanacak. Testi negatif çıkanların ise evlerine gitmesine müsaade edilecek.

Türkiye’de 14 gün karantina uygulanmayacak

Ersoy’un öne çıkan açıklamaları ise şu şekilde: “Sağlık Bakanlığı, haziran ayı başında Antalya’dan başlamak üzere bütün havalimanlarında, Kapıkule ve İpsala’da korona test istasyonları kuracak ve gelen her yolcuya test uygulanacak. Sonucu 5-6 saat içinde alınacak.

Gelen yolcunun Türkiye’deki adresi belli olduğu için gerektiğinde anında müdahale de edilebileceği vurguyalan Ersoy, Ayrıca testlerin pasaporttan geçişten önce uygulanacak. En fazla 2-3 dakika sürecek ve yığılmalara yol açmayacak.”

Türkiye’deki adresi belli olduğu için gerektiğinde anında müdahale de edilebileceği vurgulayan Ersoy, Ayrıca testlerin pasaporttan geçişten önce uygulanacak. En fazla 2-3 dakika sürecek ve yığılmalara yol açmayacak.”diye konuştu.

DHMİ, havalimanlarında alınacak yeni tedbirleri açıkladı

Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Hüseyin Keskin, yeni tip koronavirüs salgını dolayısıyla havalimanlarında alınacak yeni önlemleri duyurdu.

DHMİ Genel Müdürü Hüseyin Keskin, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, havacılıkta “yeni normal düzene” geçiş sürecindeki “Covid19FreeAirports” projesi kapsamında uygulayacakları yeni önlemleri Türkiye’yi Avrupa’nın zirvesine taşıyan İstanbul Havalimanı’nda incelediklerini ifade etti.

Fiziki şartlar sosyal mesafeye göre düzenlenecek

Havalimanına girişten, varış noktalarındaki havalimanlarından çıkışa kadar tüm süreçlerde uygulanan önlemlerin kapsamının genişletileceğini aktaran Keskin, şunları kaydetti:

“Havalimanlarının fiziki şartları sosyal mesafe kuralına göre yeniden düzenlenecek. Serbest kurallı check-in kuyrukları ve oturma alanları sosyal mesafe aralığını gözetecek şekilde düzenlenecek. Yoğunluğu ve teması azaltmak amacıyla bagaj alanlarında da gerekli düzenlemeler yapılarak, bagaj bantları arasında yeterli mesafenin bulunması sağlanacak.”

Keskin, açıklamasında konuyla ilgili alınacak önlemlere ilişkin bazı görselleri de paylaştı. 

Türkiye’nin insansız “mini tankı” için seri üretim başlıyor

Türk savunma sanayisi bünyesinde geliştirilen ve güvenlik güçlerinin kullanımına sunulan insansız kara araçlarına “mini tank” olarak da nitelendirilen yenileri eklenecek.

İnsansız sistemlerin savunma ve güvenlik alanındaki kullanımı giderek artıyor.

Özellikle asimetrik savaş koşullarında, keşif-gözetleme-istihbarat, savunma, lojistik destek ve benzeri faaliyetleri hızlı ve etkin bir şekilde, personel kaybı vermeden yürütmek üzere kara, deniz veya havada çalışabilen ve kendi kendine karar verebilen insansız sistemlere ihtiyaç duyuluyor.

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı da güvenlik güçlerinin ihtiyaç duyduğu insansız kara araçlarının yerli olarak üretilmesi ve çeşitlendirilmesi için bir dizi proje yürütüyor.

“Mehmetçik’in kullanımına yeni robot yardımcılar sunulacak”

Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, bu projelerde gelinen aşamaya ilişkin bilgi verdi.

Demir, yakın zamanda Mehmetçik’in kullanımına yeni robot yardımcılar sunacaklarını söyledi.

Hafif ve orta sınıf 1’inci seviye insansız kara araçları prototiplerine yönelik yürütülen çalışmaları hatırlatan Demir, şöyle devam etti:

“Orta sınıf 2’nci seviye için ASELSAN ile sözleşme imzaladık. Katmerciler’in de platform üreticisi olacağı projeyle silahlı insansız kara araçları Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim edilecek. ‪Proje, keşif, gözetleme, hedef tespiti yapan, üzerine silah sistemleri ve ihtiyaç duyulan başka sistemlerin takılabildiği, uzaktan komuta edilebilen, otonom olarak kullanılabilen, üstün hareket kabiliyetine sahip insansız kara aracı geliştirilmesini ve seri üretimini içeriyor.”

Teknolojik altyapı mükemmelleşti

ASELSAN, geleceğin savaş alanlarında yaygın bir şekilde kullanılacak, uzaktan kontrol edilebilen, kendi başına karar verme ve uygulama yeteneğine sahip, her türlü koşulda görev yapabilen, değişik boyutlarda insansız sistemlerin geliştirilmesine ve üretilmesine yönelik çalışmalar yürütüyor.

Şirket bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri’ne insansız sistemler alanında çeşitli milli ve yüksek teknolojiye sahip ürünler kazandırdı. Güvenlik güçleri, ASELSAN ürünü insansız hava, deniz ve kara araçlarını, bomba imha robotlarını uzun yıllardır kullanıyor.

ASELSAN, yıllar içinde insansız sistemler alanındaki teknolojik altyapısını mükemmelleştirdi, yerli ve yabancı platform üreticileriyle ortaklıklar geliştirdi.

Çok farklı görevlerde Mehmetçik’in yanında olacak

ASELSAN ve Katmerciler’in bir süredir üzerinde çalıştığı ve “mini tank” benzetmesi yapılan silahlı insansız kara aracı, son kullanıcı görüş ve önerileri doğrultusunda geliştirildi.

Uzaktan kumandalı ve otonom araç, elektrikli ve hibrit modelleriyle çok düşük termal iz özellikleriyle görev yapabilecek.

Güçlendirilmiş yürüyüş sistemleri ve süspansiyona sahip araç, arazi ve yol koşullarında üstün performans sergileyecek.

Platform, her türlü sürüş koşulunda (yüzde 60 tırmanma dahil) stabilizasyonu, yüksek atış imkanı, yüksek hız ve mobilite, zırh opsiyonu, çok çeşitli silah sistemlerini kullanabilme gibi kabiliyetlere sahip olacak.

Uydu bağlantısı entegrasyonuyla kumanda menzili sınırsız hale getirilebilecek.

Platform, ağır ve hafif silahlara sahip silah istasyonu, keşif gözetleme aracı, hasta taşıma aracı, yük taşıma aracı, roket platformu ve amfibi çıkartma operasyonlarında görev alabilecek konfigürasyonlarıyla kullanıcıya geniş bir yelpazede seçenekler sunuyor.

Araç sahip olduğu özelliklerle kendi başına sınırda devriye atarak, bölgeyi haritalandırarak, çevreyi izleyerek hem çevre hakkındaki bilgileri hem de tespit ettiği hedefleri merkeze gönderebilecek. Araç, ASELSAN’ın Sarp Uzaktan Komutalı Stabilize Silah Sistemi entegre edilen versiyonuyla hedefi otomatik tespit ve imha edebilecek.

Bakan Çavuşoğlu: AB ciddi reforma tabi tutulmalı

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 9 Mayıs Avrupa Günü dolayısıyla kutlama mesajı yayımladı. “Bu zor günlerde Türkiye, AB üyesi olsaydı Birlik daha güçlü olur, sadece koronavirüs ile değil her türlü zorlukla daha iyi mücadele ederdi.” dedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu mesajında, Türkiye’nin, mevcut sınamaların aşılmasında Avrupa Birliği’ne en fazla katkı yapabilecek ülkelerin başında geldiğini vurguladı.

Bu süreçte AB’nin ciddi bir reforma tabi tutulması gereğinin görüldüğüne dikkat çekti.

“AB’den beklentimiz, dar görüşlü ulusal yaklaşımların ötesine geçen, Birliğin küresel sorumluluklarını yansıtan ve AB’nin sloganı ‘Çeşitlilikte Birlik’ yaklaşımını yansıtan akılcı bir politika benimsemesidir.” dedi.

Rusya’dan bomba S-400 açıklaması: Türkiye ortak olabilir

Rusya’nın askeri-teknik işbirliğinden sorumlu federal servisi FSVTS’nin direktörü Dmitriy Şugayev, Türkiye’nin bir parti daha Rus S-400 savunma sistemi satın almasına yönelik görüşmelerin halen sürdüğünü söyledi. Şugayev ayrıca olası ikinci S-400 alımında Türkiye’nin belirli bir oranda üretime ortak olabilme ihtimalinin bulunduğunu dile getirdi.

FSVTS Direktörü Dmitriy Şugayev, Rusya’da yayımlanan bir savunma dergisine verdiği demecinde, “Türkiye’ye yeni bir S-400 partisi satışı yapılması konusu halen gündemimizde, bu gündemimizden çıkmış değil. Sistemin içeriği, teslimat tarihi ve diğer şartlar üstünde anlaşmaya çalışıyoruz” dedi.

Şugayev, “Şimdilik görüşme sürecindeyiz, umuyoruz ki öngörülebilir gelecekte ortak bir paydada buluşacağız” diye ekledi.

“İkinci partide Türkiye’nin üretime ortak olması olası”

Türkiye’ye S-400 teslimatı yapılmasını içeren birinci kontratın sadece satışı kapsadığı, ortak üretim gibi bir maddenin burada bulunmadığı hatırlatmasını yapan Şugayev, söz konusu kontratta yer alan opsiyonun ise, ikinci partide Türk tarafının belirli bir oranda üretime ortak olabilmesi ihtimalini içerdiğini söyledi.

Rusya yapılan birinci kontrat kapsamında Türkiye’ye geçen sene dört adet S-400 bataryası teslim etmişti. Opsiyon da içeren kontratın değerinin 2.5 milyar dolar olduğu açıklanmıştı.

Türkiye taktik değiştirdi terör örgütü tarihi çöküş yaşadı

Ülke içindeki terörist sayısı hızla düşüyor, PKK’ya katılım tarihin en düşük seviyesinde seyrediyor. Uzmanlara göre bu tabloda Türkiye’nin istihbarattaki gelişimi, taktik değişimi ve imkan-kabiliyetlerinin artması gibi birçok unsur etkin.

İçişleri Bakanlığının açıkladığı son verilere göre Türkiye’nin sınırları içindeki terörist sayısı ilk kez 500’ün altına düşürüldü. Bu yıl örgüte katılım da 13 kişi ile sınırlı kalarak bugüne kadarki en düşük seviye görüldü.

Peki Türkiye terörle mücadelede bu başarıyı nasıl sağladı? Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel hem bu denklemin bileşenlerini değerlendirdi, hem de örgüte yeni katılım oranındaki düşüklüğün temelinde hangi unsurların yattığını anlattı.

Sadece yurt içindeki operasyonlar düşünülmesin

Türkiye’nin terörle mücadelede son yıllarda ciddi bir paradigma değişikliğine gittiğini hatırlatan Erenel, geçmiş dönemde kısıtlı zamanlarda ve sınırlı alanlarda atılan adımların yerine yurt içi ve yurt dışını kapsayan oldukça kapsamlı bir terörle mücadele konseptine geçildiğine işaret etti.

Mücadelenin sadece iç güvenlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu gibi bölgelerde teröristlerle mücadeleyle sınırlı kalmadığını belirten Erenel, “İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerin yanı sıra Anadolu’nun dört bir yanında DEAŞ, FETÖ ve diğer tüm terör örgütlerine yönelik çok kapsayıcı bir yaklaşım ortaya kondu” dedi.

Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel.

[Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel.]

Şehirler, dağlar ve sınır ötesi aynı potada

Fahri Erenel, yakın bir geçmişe kadar terörle mücadelenin kırsalda PKK’ya endekslendiğini, şehirlerde de emniyet güçlerinin bir şeyler yapmaya çalıştığını hatırlatarak, şöyle devam etti:

“Daha sonra Türkiye farklı bir yol seçti. ‘Terörü ve teröristi bulunduğu yerde, kaynağında yok edebilmek’ üzerine kurulu bu yaklaşımla beraber şehirler, dağlar ve sınır ötesi merkezi bir planlama ile tek potada görüldü ve mücadele tüm bu satha yayıldı.

Terörle mücadele ediyorsanız bu tehdidi bulunduğu yerde yok edebilmek çok önemli bir konu. Türkiye bunu başarabilmeye başladı. Sadece yurt içinde ya da sınırımıza yakın ülkelerde değil, dünyanın çok farklı bölgelerinden size tehdit bir unsuru etkisiz hale getirebilmek değerli bir güç. Hemen yakın geçmişten bir örnek vereyim, 22 Nisan’da Türkiye, İsveç’ten ‘Zibo’ kod adlı teröristi getirdi. Bu terörist, örgütün gençlik yapılanmasında sözde sorumlulardan biriydi. Öte yandan FETÖ mensuplarına dair de bu tür adımları biliyoruz. Bunları alt alta koyduğunuzda terörle mücadelede son zamanlarda kazanılan başarıların sac ayaklarından birini görüyorsunuz.”

Güvenlik güçleri yurt içinde ve sınır ötesinde operasyonlara aralıksız devam ediyor. Foto: AA

[Güvenlik güçleri yurt içinde ve sınır ötesinde operasyonlara aralıksız devam ediyor. Foto: AA]

Kalıcı ve sürdürülebilir başarı dönemi başladı

Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’nin terörle mücadelede kimi dönemlerde çok ciddi başarılara imza attığını hatırlatan Erenel, yeni süreçteki başarıların geçmişten farklarını şu sözlerle anlattı:

“Eskiden belirli hatlar üzerinde, hava şartlarının uygun olduğu zaman kısmen etkili bir mücadele ortaya konur ancak bu durum kalıcı olmazdı.

Yaşanan paradigma değişimi ve sahip olunan imkan ve kabiliyetlerle birlikte 4 mevsim boyunca durmayan, istediği her nokta son derece etkin operasyonlar düzenleyebilen bir yapıya kavuştuk.

Durum böyle olunca PKK’nın sahip olduğu avantajları da tersine çevirdik. Eskiden sürekli aynı noktalarda kalan unsurlarımız saldırıya maruz kalıyordu. Şimdi baskıyı kuran taraf tamamen biziz. TSK ve Jandarma bu yeni yaklaşıma göre teşkilatlandı, profesyonel bir yapılanma sağlandı, komandolarımızın ve diğer askerlerimizin sahip oldukları imkanlar artırıldı. Ve tüm bunların meyvesi alınmaya başlandı.”

İstihbaratların birleştirilmesi dönüm noktası

Türkiye’nin terörle mücadelede sergilediği başarılı performansın en önemli kolonlarından birinin ‘istihbarat’ olduğunun altını çizen Erenel, bu alandaki değişimlerin sahaya yansımalarına dair şunları söyledi:

“Eskiden güvenlik güçleri kendi istihbaratlarını topluyor, bunları gerekli zamanda gerekli şekilde diğer güçlerle paylaşmıyor ve dağınık bir görüntü sergileniyordu. Daha sonra güvenlik güçlerinin istihbarat havuzu birleşti ve herkes elde edilen bilgiye erişebilir oldu. Kurumlar birbiriyle son derece değerli bilgileri paylaştı. İstihbaratın tek elde toplanması sahadaki değişimin kritik dönemeçlerinden biri oldu.

Bir diğer önemli nokta ise istihbari dönüşüm oldu. Eskiden stratejik istihbarat üzerinden gidiliyordu. Yani daha uzun süreli yaklaşımlara göre adımlar atılıyordu. Savunma sanayiinin yerli ve milli imkanlarla yaptığı atılımla birlikte altın değerindeki taktik istihbarata kavuştuk. Yani sahadan anlık olarak elde edilen bilginin çok hızlı bir şekilde analiz edilmesi ve hemen reaksiyon alınarak operasyon düzenlenebilmesi kabiliyetine sahip olduk.

Tüm bunlara milli teknoloji hamleniz ile yaptığınız silahlarınızın, drone’larınızın, atış destek sistemlerinizin ve sürekli genişleyen istihbarat ağınızın yansımalarını da eklerseniz terör örgütünün neden tarihinin en kötü dönemlerinden birini yaşadığını rahatlıkla görebilirsiniz.”

Güvenlik güçlerinin operasyonlarına 'annelerin' de desteği eklenince örgüte katılım tarihin en düşük seviyesinde kaldı. Foto: AA

[Güvenlik güçlerinin operasyonlarına ‘annelerin’ de desteği eklenince örgüte katılım tarihin en düşük seviyesinde kaldı. Foto: AA]

Güvenlik güçlerinin başarısı örgüte katılımın önündeki en büyük engel

Emekli Tuğgeneral Fahri Erenel, örgüte bu yıl sadece 13 kişinin katılmasına konusunda ise “PKK’ya katılımın bu seviyeye düşmesi son derece önemli. Güvenlik güçlerimizin başarılarını sadece biz değil dünya görüyor. Örgüte sempati duyanlar da bu gerçekle yüzleşti. Dağa çıkması halinde başına geleceğin farkında. Ayrıca Diyarbakır Anneleri ile başlatılan süreç de katılımın düşüklüğünde değerli bir simge oldu” ifadesini kullandı.