yunanistan

KaraDeniz Media

Karadeniz Medyasi

yunanistan

Yunanistan’ın ölüme terk ettiği sığınmacıları Türkiye kurtardı

Balıkesir’in Ayvalık ilçesi açıklarında sığınmacıları taşıyan bot battı, 35 kişi Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından kurtarıldı. Kayıp olduğu belirtilen 4 kişi için arama çalışması başlatıldı.

Sahil Güvenlik Komutanlığı, gece saatlerinde, Çıplak Ada’nın yaklaşık 1 mil batısında içinde sığınmacıların olduğu lastik bir bot bulunduğu ihbarı üzerine harekete geçti. 

Yunanistan tarafından ölüme terk edildiler 

Ekipler, botun yarı batık durumda olduğunu ve denizde sığınmacıların bulunduğu belirledi.

Bunun üzerine arama kurtarma faaliyeti için bölgeye 3 bot, helikopter ve uçağın yanı sıra dalış emniyet ve güvenlik timi gönderildi. Söz konusu sığınmacılardan 35’i kurtarılarak bota alındı.

Bu kişilerin ilk ifadelerinde, Yunanistan sahil güvenlik unsurları tarafından lastik bot kesilip benzin bidonları alınarak Türk kara sularına geri itildiklerini söylediği öğrenildi.

Sığınmacıların ifadeleri doğrultusunda, kayıp olduğu değerlendirilen 4 kişinin bulunması amacıyla başlatılan arama kurtarma çalışması sürüyor.

Yılanın başı Yunanistan

Akdeniz’de sinsi oyunlarla Türkiye’yi devre dışı bırakmak isteyen ancak planları elinde patlayan Yorgo, alçaklıkta sınır tanımıyor. PKK elebaşı Murat Karayılan’ın, “Türkiye savaş alanı turistlerin can güvenliği yok” iftirasını manşete taşıyan Greek City Times, hem örgütün propagandasını yaptı hem de Türkiye’ye turizm darbesi vurmaya çalıştı.

Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik alçakça planları bitmiyor… Terör örgütü PKK’ya ülkesinde kamplar kurması için alan açıp, eylemlerine göz yuman Yunanistan, yaz turist sezonunun başladığı bugünlerde yeni bir densizliğe girişti. Türkiye’nin Akdeniz’de etkin hamlelerle gaz ve petrol gaspına izin vermemesi sonrası çıldıran Yunanistan’da basın Ankara’ya turizm darbesi vurmak için her yolu deniyor. Sınırlarını turistlere açıp, “Türkiye güvenli ülke değil” propagandası yapan Yorgo’da Greek City Times sitesi, propaganda için PKK elebaşının “Türkiye’ye gitmeyin” sözlerini manşete taşıdı.

Kurduğu güvenli seyahat sertifikası dahil olmak üzere kapsayıcı sağlık sistemi sayesinde yerli ve yabancı turist için cazibe merkezi olmaya başlayan Türkiye’ye darbe vurmak isteyen Yunan gazetesi, Türkiye’nin güvenliğine dair soru işaretleri oluşturmaya çalışıyor.

Can güvenliğiniz yok yalanı

Yunan sitesi, PKK elebaşı Murat Karayılan’ın örgüt yanlısı kanallara verdiği röportajdan kesitlere yer verdi. Karayılan’ın, “Türkiye bir savaş alanı ve seyahat etmek için güvenli bir rota değil. Turistleri hedef alacağımızı söylemiyorum, ama burada bir savaş var. Savaş bölgesine girip hasar görürlerse sorumluluk alamayız. Turistler Türkiye’ye gelmesin” sözlerini veren Greek City Times, hem PKK propagandası yaptı, hem de Türkiye’ye turizm darbesi vurma alçaklığına girişti.

Yunanistan geri itti, 50 sığınmacıyı Türkiye kurtardı

İzmir’in Dikili ve Foça ilçelerinde Yunan Sahil Güvenlik unsurları tarafından Türk karasularına geri itilen sığınmacılar kurtarıldı.

Dikili ilçesinde Yunan Sahil Güvenlik unsurlarınca Türk karasularına geri itilen sığınmacıların olduğu bilgisi üzerine, bölgeye Türk Sahil Güvenlik Komutanlığı ekipleri sevk edildi.

Ekipler, yarı batık lastik bottaki 29 düzensiz göçmeni kurtardı.

Fotoğraf: AA

[Fotoğraf: AA]

Foça ilçesi Aslan Burnu açıklarında ise Yunanistan unsurlarınca Türk karasularına geri itilen lastik bottaki 21 sığınmacı da ekipler tarafından kurtarılarak, karaya çıkarıldı.  

Dışişleri’nden AB ve Yunanistan’a tepki

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “AB ve Yunanistan’ı, ülkemizi suçlamak yerine bir kez daha kendi ahdi sorumluluklarını yerine getirmeye, sığınmacıların haklarına saygı göstermeye davet ediyoruz.” dedi.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Borrell ile birlikte Türk-Yunan sınırında sarf ettiği sözlerle ilgili açıklamalarda bulundu.

Aksoy, Yunanistan’ın sığınmacılara yönelik insan hakları ihlalleri ve suçlarının AB şemsiyesi altında örtbas etmeye çalışıldığını vurguladı. “Avrupa Birliği ve Yunanistan’ı, ülkemizi suçlamak yerine bir kez daha kendi ahdi sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı. Sözcü Aksoy, Yunan bakanın, Ege ve Doğu Akdeniz konusundaki ifadelerinin ise gerçeklikten tamamen kopuk olduğunu söyledi. “Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile birlikte, Türkiye’yi kendi kıyılarına hapsedebileceği rüyasından artık uyanmalıdır.” ifadelerini kullandı.

Aksoy yazılı açıklamasında şunları kaydetti;

“Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias’ın AB Yüksek Temsilcisi Borrell ile birlikte dün Türk-Yunan sınırında sarf ettiği sözler, her şeyden önce Yunanistan’ın sığınmacılara yönelik insan hakları ihlallerini ve suçlarını AB şemsiyesi altında örtbas etme çabasının yeni bir tezahürüdür. AB Komisyonu’nun buna ortak olması ise ibret vericidir.

Sınırımızda bu açıklamaları yapanlara Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Mijatovic’in “Mültecilerin onurunu korumanın üye devletlerin saygı göstermek zorunda olduğu ahlaki ve hukuki bir yükümlülük olduğuna” ilişkin açıklamasını bir kez daha hatırlatıyoruz.

AB ve Yunanistan’ı, ülkemizi suçlamak yerine bir kez daha kendi ahdi sorumluluklarını yerine getirmeye, sığınmacıların haklarına saygı göstermeye davet ediyoruz.

Dışişleri Bakanı Dendias’ın Ege ve Doğu Akdeniz konusundaki ifadeleri ise gerçeklikten tamamen kopuktur. Yunanistan, GKRY ile birlikte, Türkiye’yi kendi kıyılarına hapsedebileceği ve bunun uluslararası hukuka uygun olduğu rüyasından artık uyanmalıdır.

Türkiye’ye karşı şer ittifakları kurma ve AB’yi suiistimal etme teşebbüslerinin Yunanistan’a bir faydası olmaz.

Bunun yerine, Türkiye’nin meşru hak ve çıkarlarına saygı göstermeli; meselelerini bizi şikayet ederek ve başkalarından medet umarak çözmek yerine, bizimle konuşarak çözmeye çalışmalıdır. Uluslararası hukukun ve komşuluğun gereği de budur.”

Yunanistan’a çok net Doğu Akdeniz mesajı: Türkiye her zaman yaptığını söyler söylediğini de yapar

Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Burak Özügergin, Türkiye’nin Yunanistan ile olan farklılıkları görüşmeye açık olduğunu, iki ülkenin, aralarındaki meseleleri üçüncü tarafların müdahalesi olmaksızın Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’ndaki metotlar kapsamında çözebileceğini belirtti.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına (TPAO) Doğu Akdeniz’de yeni araştırmalar için ruhsat verilip vermeyeceğine ilişkin soruyu yanıtlayan Özügergin, “Türkiye her zaman yaptığını söyler, söylediğini de yapar” dedi.

Türkiye’nin Atina Büyükelçisi Burak Özügergin, Kathimerini gazetesindeki demecinde, Türk-Yunan ilişkileri ile Kıbrıs sorununa ve Libya meselesine değindi.

Türkiye ve Yunanistan arasında farklılıkların çözümüne yönelik bu aşamada yeni bir açılımın mümkün olduğunu dile getiren Özügergin, “Gerçekten bir açılım olabilir ancak üçüncü taraflara şikayette bulunmak bizi çözüme götürmüyor, en azından bizim durumumuzda. Başka faktörler aracılığıyla baskı uygulama çabası işe yaramayacak. Medeni ülkeler meselelerini balkonlardan ilan ederek çözmez” ifadesini kullandı.

İki ülkenin aralarındaki anlaşmazlıkları BM Şartı kapsamında çözüme kavuşturabileceğini belirten Özügergin, şunları kaydetti:

“BM sözleşmesi burada: Neredeyse tüm farklılıkların ne şekilde çözülebileceğini tamamıyla kapsıyor, müzakere, arabuluculuk, hakemlik, adli anlaşma vesaire, nasıl derseniz deyin. Bu metotlardan hepsine açığız, bunları kullanalım. Odak noktamız her zaman sınırların belirlenmesinin adil, eşit ve barışçı şekilde olması gerektiği yöndedir.”

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına (TPAO) Doğu Akdeniz’de yeni araştırmalar için ruhsat verilip vermeyeceğine ilişkin soruyu yanıtlayan Özügergin, “Türkiye her zaman yaptığını söyler, söylediğini de yapar.” dedi.

Özügergin Türkiye’nin her zaman her düzeyde açık ve dosdoğru mesaj verdiğini belirtti ve şöyle devam etti:

“Satır aralarındaki mesajları okumanıza gerek yok. Mesajlarımız her zaman her düzeyde açık ve dosdoğrudur. Bize karşı yapılmak istenilen oldu bittiler hoşumuza gitmiyor ne de biz bu şekilde hareket ediyoruz. Yaptığımızı söylüyoruz ve söylediğimizi de yapıyoruz. Örneğin, Kıbrıslı Rumları ve Yunanistan dahil olmak üzere bölgesel ve diğer işbirlikçilerin Doğu Akdeniz’de tek yanlı çizgiler çizme girişimlerinin bizim haklarımızı ve Kıbrıslı Türklerinkini açıkça ihlal ettiği konusunda yıllardır uyarıyoruz. Hiçbir ülke, başka ülkeler açıkça hak ve çıkarlarını etkileyen ağlar örerken sessiz kalamaz. Özellikle Doğu Akdeniz’e en uzun kıyısı olan Türkiye gibi bir ülke. Uluslararası hukuk küçük, büyük her ülke için geçerlidir ancak uluslararası hukuk bütününde ve bağlamlarında tüm ilgili faktörleri göz önüne almaktadır, sadece hukuk fakültesinin birinci sınıf öğrencisinin dahi bileceklerini değil. Bu kapsamda sakat inançlara son verilir ve fosilleşmiş tutumlar terk edilirse gerçekten olumlu gelişmeler olabilir. Komşuların sadece konuşması değil, birbirini dinlemesi için dahi hiçbir zaman geç değil.”

Yunanistan ve İtalya’nın İyon Denizi’ndeki sınırlar konusunda imzaladığı anlaşmaya değinen Özügergin, söz konusu anlaşmanın uluslararası hukukun diğer faktörleri göz ardı ederek, sadece adalara tam etki tanıyan bir ortay hat çizmekten ibaret olmadığının açık bir kanıtı olduğunu söyledi.

Uluslararası deniz hukukunun incelenmesi gereken son derece karmaşık bir konu olduğunu ve her çeşit müzakerenin “al-ver” işlemini kapsaması gerektiğini vurgulayan Özügergin şöyle devam etti:

“Yunanistan’ın komşularıyla sınırları belirleme konusundaki kronik meseleleri çözmeye başlaması cesaret verici. Anlaşmayla öne çıkan iş birliği modelleri ve buna ek olarak AB üyesi iki ülke olarak Yunanistan ve İtalya tarafından imzalanan ek belgeler bundan sonrası için fikir veriyor. Gördüğüm kadarıyla anlaşma, uluslararası hukukun diğer faktörleri göz ardı ederek, sadece adalara tam etki tanıyan bir ortay hat çizmekten ibaret olmadığının da açık bir kanıtını oluşturuyor. Gerçekte uluslararası deniz hukuku incelenmesi gereken son derece karmaşık bir konu. Bu nedenle bu kadar hukukçu ve akademisyen ve uzmanlar uluslararası hukuku yorumlamakla uğraşıyor. Aksi halde basit bir cetvel işi görebilirdi. Deniz bölgelerinin sınırlandırılması adalara ana kara kıyılarına olduğu gibi etki tanıyarak iki kıyı arasında bir ortay hat çizmek kadar basit olsaydı, Maine Körfezi’nde ABD ve Kanada arasındaki sınır çizgisi bugünkü gibi mi olurdu? Manş (Denizi) neye benzerdi? Rumen ve Ukraynalı dostlarımıza Karadeniz’de, taraflardan birine ait küçük bir adanın diğerinin kıyılarını örtmesine rağmen deniz bölgelerini sınırlandırmayı nasıl başardıklarını sorun.”

Büyükelçi Özügergin, Yunanistan kamuoyunda, zaman zaman Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlal ettiği ve tehdit içeren baskıcı politika uyguladığı yönünde haksız bir algı oluşturulmaya çalışıldığını belirtti.

Türkiye’nin Karadeniz’de tüm komşularıyla her çeşit sınır belirleme anlaşmalarını başarıyla tamamladığına işaret eden Özügergin, “Bu anlaşmaların bazıları Soğuk Savaş döneminde yapıldı. Tehdit, baskı, ya da sıkça Yunan kamuoyunun Türklerin ne şekilde işler yaptığı konusunda inandırılmaya çalışıldığı şekilde değil, karşılıklı saygı ve uluslararası hukuk temelinde yapıldı” ifadesini kullandı.

Kıbrıs

Kıbrıs sorununa değinen Özügergin, Kıbrıs’ta, Türk tarafını isteyerek ya da istemeyerek mecbur etmeye yönelik planlanan hiçbir oluşumun işlemeyeceğini söyledi.

Özügergin, Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün sebebinin Rum tarafının yıllardır süren uzlaşmaz tutumu olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Kıbrıs’ta 60’lı yıllardan bu yana çözüm için birçok plan ve müzakere yapıldı. Çözüm için tüm BM sekreterleri, başkan ve arabulucular ve etnik gruplar sonsuz zaman harcadı. Tüm metotlar denendi. Nihai çözümün mümkün olmamasının nedeni iyi insanların, ya da iyi fikirlerin yokluğu değil. Açıkça Rum tarafının, yönetimi ve zenginliği paylaşmak niyetinde olmaması ya da bunu kabullenememesi, Kıbrıslı Türk ortaklarının siyasi eşitliğini ve güvenlik kaygılarını dikkate almamasıdır. Kıbrıslı Türkler nefes alamaz durumda bulunurken, Rumlar tarafından bir 50 gecikme, erteleme ve manevralar yılı daha yaşanmasına izin vermeyeceğiz. Crans Montana’da kaldığımız noktanın devamı olmayacak. Top bizim sahamızda değil.”

Yunanistan ve İtalya arasındaki anlaşmanın Kıbrıs sorununun çözümünde bir örnek teşkil edebileceğini ifade eden Özügergin, “Komşular diyalogdan kaçınmamalı, kaçınamazlar. Yüz yüze görüşme olmazsa farklılıkları çözmek mümkün değil. İtalya ile olan anlaşma, komşuların yüz yüze gelerek, karşılıklı kıyıları gibi, aralarındaki meseleleri çözümlemeleri için güzel bir örnek. Kişi, sözde yüksek ahlaki duvarlarından yere inerek komşusunun haklarına saygılı olmaya başladığında uluslararası hukuk bunun için var. Müdahale olmadan ve tiyatroculuk yapmadan.” değerlendirmesine yer verdi.

Libya

Libya ile ilgili soruları yanıtlayan Özügergin, Türkiye’nin başrol oynayan NATO üyesi bir ülke olduğunu ve ilkelere dayanan bir dış politikası bulunduğunu söyledi.

Türkiye’nin devlet geleneği olarak insani acılara karşı hassasiyeti bulunduğunu belirten Özügergin, “Türkiye Libya’ya vicdan gözüyle bakıyor. İnsan acısını ve iç savaşları durdurmaktan hiçbir zaman çekinmiyoruz. Rusya ile Suriye’den Libya’ya kadar olan geniş bir meseleler yelpazesi konusundaki sürekli temas ve diyaloğumuzun ardındaki düşünce budur. Darbecileri ve seraskerleri hiçbir zaman desteklemiyoruz.” diye konuştu.

Özügergin, Türkiye’nin Libya’ya olan olumlu katkılarının uluslararası toplum tarafından takdir edildiğini belirterek, “Sömürgecilik dönemini hatırlatan bazı alakasız seslerin dışında uluslararası toplum sonunda Türkiye’nin Libya’ya olan katkısını tanıdı.” ifadesini kullandı.

Göçmen meselesi

Büyükelçi Özügergin, göçmen meselesiyle ilgili sorular üzerine, Avrupa’ya olan göç akınlarının gittikçe artan sürekli bir fenomen haline geldiğini belirterek, Türkiye’nin bu konudaki baskılara en çok maruz kalan ön cephede bir ülke olduğunu söyledi.

AB’nin bu durumu takdir etmesi gerektiğini ifade eden Özügergin, “4 milyon insanla göçmen akınlarının yükünü çeken Türkiye’dir. Sadece sırt sıvazlamak yeterli değil.” dedi.

Göçmen meselesinin, basit şekilde sadece Türkiye’den ayrılmak isteyen göçmenler sorunu olmadığını, asıl sorunun bu insanları yerlerinden ayrılmaya mecbur eden savaşlar olduğunu dile getiren Özügergin, “Sorunun kökleri cevapsız kaldığı sürece Türkiye ve Avrupa Birliği bu çeşit baskılara maruz kalmaya devam edecek.” görüşüne yer verdi.

Yunanistan kendi ayağına sıktı! Son hamleleri fitili ateşleyecek

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki adımlarından rahatsız olan Yunanistan hükümeti, İtalya ile Ekonomik Münhasır Bölge (MEB) sınırlandırma anlaşması imzaladı. Atina hükümetinin Türkiye sınırına yakın bölgelerdeki her bir adası için 200 millik tam yetki MEB iddiasında bulunmasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirten uzmanlar, “Yunan adalarının her birinin ancak karasuları genişliği nispetinde bir yetki alanına sahip olması mümkündür” yorumunda bulundu.

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı‘nın Libya açıklarında petrol aramak için başvuruda bulunmasının ardından Ankara’yı savaşla tehdit eden Yunanistan, geçtiğimiz günlerde İtalya ile dikkati çeken bir MEB anlaşması imzaladı.

Akdeniz’e komşu olan iki ülke MEB alanlarını sınırlandırırken, anakara sahillerini esas alan bir değerlendirmeye imza attı.

Atina hükümetinin, Türkiye-Libya anlaşması söz konusu olduğunda farklı bir tutum içine girmesi ve Girit adası için tam yetki istemesi tartışma konusu oldu.

Yunanistan hükümetinin bu çelişkili tavrını değerlendiren TESPAM Ortadoğu Uzmanı Süha Çubukçuoğlu, “Yunanistan hakkaniyet, oransallık, kapatmama gibi beynelmilel ilkelere aldırmaksızın bir başka ülkenin anakarasına yakın konumda olan her bir adası için 200 millik tam yetkili MEB iddiasında bulunuyor ve Uluslararası Adalet Divanı’nın bu konu üzerindeki geçmiş aleyhte hükümlerini yok sayıyor” değerlendirmesinde bulundu.

“Atina kendi anakarasına uzak mesafede ve ters tarafta kalsa dahi Girit, Rodos, Kasos, Kerpe ve Meis adaları için tam yetki talep etmekte ve sanki bu adalar İyon Denizi’nde olduğu gibi anakaranın bir uzantısıymış gibi lanse etmek istemekte” diyen Çubukçuoğlu şöyle devam etti:

“Başka bir ülkenin önünü kapatmama şartına ek olarak, Yunanistan’ın da imzaladığı 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) 46. Maddesi ‘Adaların tam yetkiye sahip olabilmesi için ilgili ülkenin arşipellerden oluşması’ şartını yani tamamen ya da büyük ölçüde adalardan müteşekkil bir ülke olması şartını getirmiştir. Yunanistan görünenin aksine bir adalar ülkesi değildir. Ülkenin yüzölçümünün sadece yüzde 17’si ada, adacık ve kayalıklardan oluşmakta, geri kalanı anakarada bulunmaktadır. Dolayısı ile Türkiye-Libya arasındaki Kıta Sahanlığı/MEB sınırlandırma anlaşması hususunda Girit başta olmak üzere bahsi geçen Yunan adalarının her birinin ancak karasuları genişliği nispetinde bir yetki alanına sahip olması mümkündür.”

Yunanistan ile İtalya arasında imzalanan anlaşmanın ‘deniz alanlarında hakkaniyet’ ilkesine uygun çizildiğini hatırlatan Çubukçuoğlu, “Yunanistan’a ait İyon Adaları olarak adlandırılan Zakintos, Kefalonya, Lefkada, Korfu ve Diapontia adaları Yunan anakarasına çok yakın mesafede bulunmaktadır. İtalya ve Yunanistan anakaraları arasındaki kabaca kuzey-güney doğrultusunda uzanan ortay hattın doğu tarafında ve Yunan anakarasına bitişik denebilecek kadar yakın bir bölgede yer aldıkları için MEB sınırının belirlenmesinde göz ardı edilebilir etkiye sahiptirler. Dolayısıyla kıyı uzunluklarına bakılmaksızın bu adaların Yunanistan lehine ek bir kazanım getirmeleri söz konusu olmamıştır” ifadelerini kullandı.

Roma ve Atina arasındaki anlaşmanın BM hükümlerine uygun olduğunu vurgulayan Çubukçuğlu, “Adaların hemen yanı başındaki anakaranın birer uzantısı olduğu kabul edilerek İtalya ile hakkaniyet temelinde bir sınır hattı çizilmiştir. Nitekim emsal olarak Uluslararası Adalet Divanı’nda 1982 tarihinde görülen Libya-Tunus Kıta Sahanlığı Sınırlandırma davasında da Tunus anakarasına neredeyse bitişik konumda olan Cerbe adası (şekilde kırmızıyla görünen) mahkeme tarafından dikkate alınmamış ve sınıra etkisi göz ardı edilmiştir” değerlendirmesinde bulundu.

(Yeni Şafak)

“Cevabım çok net” diyen İmamoğlu’ndan bir Ayasofya skandalı daha

Yunanistan’daki panele telekonferansla katılıp Ayasofya’nın ibadete açılmasına ihtiyaç olmadığını savunan CHP’li İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, skandal çıkışını yineledi. İmamoğlu, “Cevabım çok net” diyerek gündemin farklı olduğunu savundu.

CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Atina Belediye Başkanı Kostas Bakoyannis ile birlikte telekonferasla Yunanistan’da düzenlenen Uluslararası Delphi Ekonomi Forumu’na katılmış ve “Ayasofya’nın ibadete açılması gibi bir ihtiyacın bulunduğuna inanmadığını” söylemişti.

İmamoğlu bu sabah FOX TV canlı yayınına katıldı. İsmail Küçükkaya‘nın sorularını cevaplayan İmamoğlu, “Burada söylediğim benim çok net. Sorular soruldu, daha çok pandemi ve şehirler konuluydu. O arada, moderatör bunu sordu. Söylediğim şey şu; Türkiye’nin gündeminin buna ihtiyacı yok. Böyle bir konu yok, gündem yok. Cevabım çok net. Bu gündem değil, başka sorunlarımız var.” diyerek skandal çıkışını devam ettirdi.

MHP’den CHP’ye çok sert “dış politika” tepkisi

MHP Genel Başkan Yardımcısı Kamil Aydın, CHP’nin dış politikadaki tavrına çok sert tepki gösterdi. Libya ile yapılan anlaşmaya değinen Aydın, “Rum rahatsız oldu, Yunan rahatsız oldu, Fransız, Mısır, BAE, Suudi Arabistan rahatsız oldu. CHP’ye soruyorum, sen neden rahatsız oldun?” ifadelerini kullandı.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Kamil Aydın, “CHP diyor ki pandemiyle mücadelede, ‘Çok kötüyüz’, Libya ile anlaşma için ‘Aleyhimize ve orası cehennem olacak’, Suriye’de terörün kaynaklarına inip kurutmak ve masum insanlara sağlıklı bir ortam hazırlamak, ‘Hayır karşıyız…’ Karşı olmadığınız ne?” diye konuştu.

Aydın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Uluslararası İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve TBMM Dışişleri Komisyonu üyesi olarak yurt dışındaki gelişmeleri takip ettiğini anlatan Aydın, dış politikadaki son gelişmelere değindi ve CHP’nin bu gelişmeler karşısındaki tutumunu eleştirdi.

Aydın, Yunanistan’ın iç siyasetini sürekli Türkiye üzerinden dizayn ettiğine işaret ederek, “Türkiye karşıtlığı ve maksadını aşan birtakım hakaretamiz ifadelerle siyaset yapıyorlar. Geçen Yunanlı bir bilim adamının makalesini okudum. Orada diyor ki ‘Yunanistan bundan vazgeçmeli bir kere. Orantısal bir güç söz konusu değil. Bir de bölgede komşuluk hukuku var. Yunanistan eğer siyasi ve ekonomik tıkanmışlığını giderecekse Türkiye ile iyi geçinmek zorunda.’ Biz de öyle düşünüyoruz.” ifadesine yer verdi.

Yunanlı yetkililerin sürekli maksadını aşan cümleler kurduğunu anımsatan Aydın, “Öyle büyük hamleler yapıyorlar ki kendince, bazen gerçekten insanın gülesi geliyor. Uluslararası hukuka da aykırı. Resmen bizim egemenlik haklarımızı ihlal etmeye çalışıyor. Mülteciler konusunda, adalar konusunda Lozan’ı tamamen rafa kaldırmış, istediği adaya silahlandırma yapıyor. Kıta sahanlığı konusunu kendisi ihlal etti.” diye konuştu.

“Atina’da bir tane cami yok”

Aydın, Ayasofya’nın ibadete açılması tartışmalarına Yunanistan’dan gelen tepkileri de eleştirerek, “Hangi demokratik hukukla konuşuyor, onu anlamıyoruz. Algılamakta zorlandığımız girişim. Nedir yani, sana mı soracağız?” sözlerine yer verdi.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 300 yıldan fazla şimdiki Yunanistan topraklarının da olduğu bölgeyi idare ettiğini hatırlatan Aydın, şunları kaydetti:

“Selanik’te uluslararası fonla restorasyonu yapılan bir cami onlarca yıl bitirilmedi. Niye? Bir Müslüman ibadethanesi ve Türk eseri. Yunanistan’da Atina’da bir cami yok. Müslüman nüfus var, bizim soydaşımız var, başka Müslüman nüfuslar da var. Utanmıyor musun sen? İnsanın en temel haklarından bir tanesidir ibadet hakkı. Bunu sağlamak için bir ibadethane açmıyorsun. AB üyesisin, batı demokrasisini temsil ediyorsun ve bir tane Müslümanlar için ibadethane yok.”

Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki Larnaka kentinde yer alan Tuzla Camisi’ne geçen hafta Bizans bayrağı asılmasını da eleştiren Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu kadar ne yapacağını şaşırmış bir Yunanistan. Ciddiye alınacak bir yönü yok. Biz uluslararası toplantılarda bu tip agresif tavırlara o kadar alışığız ki. Mevzu ile hiç alakası olmayan bir şeyde ‘Biz Libya ile şunu yaptık’ dediğimizde Rum kesiminden bir temsilci kalkıyor, ‘Bu bizim egemenlik hakkımıza tacizdir.’ diyor. Seninle Libya’nın ne alakası var? ‘Türkiye’nin AB ile öngörüşmeleri listesinden çıkarılmasını talep ediyoruz.’ diyorlar. Rum kesimine bakıyorsun, bu kadar komik muhataplık söz konusu.”

Yunanistan’ın Türkiye üzerinden siyasi hamle yapmaya çalışmasını anlamadıklarını belirten Aydın, “Yunanistan’ın buna ne gücü yeter, ne kudreti var. Güvendiği kesimler de onu ortada bırakır. Biz de sık sık 9 Eylül’ü hatırlatıyoruz. İngilizlerin, ‘Yanlış ağaca havlamak’ diye bir deyimi var. Onu hatırlatıyorum.” değerlendirmesini yaptı.

“Libya anlaşmasına sırf muhalefet etme adına karşı çıktılar”

Türkiye’nin Libya’daki faaliyetlerini onaylamayan muhalefete de tepki gösteren Aydın, “Tarihi, coğrafik, ekonomik, stratejik her türlü avantajımıza olan bir hamleye sırf muhalefet etme adına karşı çıkıldığına tanıklık ettik. Ama tarih bizi haklı çıkardı.” dedi.

Türkiye’nin gerçekleştirdiği Barış Pınarı Harekatı, Zeytindalı operasyonu ve İdlib’deki faaliyetlerinin de yalan yanlış şekilde yansıtıldığına dikkati çeken Aydın şöyle devam etti:

“İdlib’de her gün bir bomba, kan, gözyaşı yüzlerce çocuk feryatlar, figanlar… Şimdi bakın kan durdu. Hani ben oraya tuzak batak Mehmetçiği götürüyordum. Hep aynı terane ile ifade ettiler. Kocaman adamlar güya büyükelçilik yapmışlar. Türkiye Cumhuriyeti’ni, devletini temsil etmişler uluslararası boyutta. İnanın utandım. Bunlar nasıl bizi temsil etmişler. Bu yenilmişlik, bu eziklik sendromunu…”

Aydın, Türkiye’nin Libya ile yaptığı anlaşmanın askeri müdahaleyi içermediğine de işaret ederek, şunları kaydetti:

“Biz strateji, donanım teczihat ve eğitim bağlantılı bir takviyede bulunduk ve bakın gündeme düşen habere, ‘Hafter kaçtı’ diye. Kaçtı ya da kaçmadı… Süreç nereye evrildi? Anlaşma yapmışım benim lehime. Rum rahatsız oldu, Yunan rahatsız oldu, Fransız, Mısır, BAE, Suudi Arabistan rahatsız oldu. CHP’ye soruyorum, sen neden rahatsız oldun? HDP’yi anlıyorum, o çünkü onların buradaki uzantıları. Aynı hedef, aynı amaç. Bu millete ne anlatacaksınız? Libya ile anlaşmadan neden rahatsız oldunuz, neden galebe çaldınız?”

“Resmen Türkün damgası orada söz konusu”

Libya’da Türkiye’nin katkısı ile mesafe katedildiğini vurgulayan Aydın, “Resmen Türk’ün orada damgası söz konusu. Orada tek muhatabımız Rusya. Aktif sahada da Rusya’ya bağlı paralı askerler Wanger de ‘Biz artık yokuz.’ diyor. Rusya ekonomik olarak zor durumda. Hem Suriye, hem Libya cephesi baktı ki kazanacakları ile kaybedeceklerini masaya koydu. İran sırtında kambur şimdi bir de Libya’yı ilave edecek yavaş yavaş çekilmeye başladı.” yorumunu yaptı.

Türkiye’nin Libya’da anlaşmayı BM kararını esas alarak BM’nin tanıdığı legal ulusal mutabakat hükümeti ile yaptığını anımsatan Aydın, Libya’nın yeniden inşasında Türkiye’nin alt yapı, hava alanı, hastane, yolların yapımında önemli rol üstlenebileceğine de dikkati çekti.

Zülfü Livaneli’nin “Türkiye- Küba” karşılaştırmasına tepki

Salgın döneminde Türkiye’yi Küba ile mukayese eden, Küba’nın daha başarılı olduğu ileri süren Zülfü Livaneli’yi de eleştiren Aydın, sözlerine şöyle devam etti:

“Bunlar söylem olarak proleter ama eylem olarak burjuvanın zirvesini yaşıyorlar. Dillerinde halk ama uygulamada halktan çok kopuklar. Zülfü Livaneli, sen, Los Angeles’te kızınla tatil yap ama sosyalist Küba ile gurur duy. ‘Küba pandemi ile mücadelede Türkiye’den daha ileride.’ de, şimdi buna kim inanır. Gürsel Tekin de bizi Afrika ülkeleri ile mukayese etti. Allah’tan korkun, biz Amerika’ya yardım gönderdik. Senatoda da teşekkür ettiler. Bunu doğru siyaset ve ahlaklı siyasetle söylemek lazım. 185 ülkeye yardım edildi. Böyle bir siyaset olmaz.”

Kılıçdaroğlu’na The Times tepkisi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun The Times’a verdiği demeçte Türkiye’yi şikayet etmesine tepki gösteren Aydın, şunları kaydetti:

“Türkiye’nin aleyhine bir sürü şey. Sen oraya jurnallemeyle kime hizmet ediyorsun. Mustafa Kemal’in inanın hatırası sizi boğar. Bu ihanettir Mustafa Kemal’e. Bu cumhuriyete, cumhuriyetin kurucu iradesine ihanettir. Sen TBMM’de bir kitleyi temsil ediyorsun. CHP diyor ki pandemi ile mücadelede, ‘Çok kötüyüz’, Libya ile anlaşma, ‘Aleyhimize orası cehennem olacak’, Suriye’de sınır ötesinde terörün kaynaklarına inip kurutmak masum insanlara sağlıklı bir ortam hazırlamak, ‘Hayır karşıyız…’ Karşı olmadığınız ne? “

Aydın, Sayıştaya üye seçimi oylaması sırasında “yavaşlatma” eylemi yapan CHP’lileri eleştirerek, “Basit bir oylamada bile bırakmıyorlar ki kabinlere girsinler ki oyunu kullansınlar. Demokrasi demokrasi olalı böyle bir zulüm görmedi. Hiçbir ülkede böyle bir demokrasi algılaması yok.” ifadesini kullandı.

Türk hackerlar Yunanistan’ı fena salladı: Türkiye’ye laf uzatırken bir daha düşünün

RootAyyıldız adlı Türk hacker topluluğu, Yunanistan İçişleri Bakanlığı ve e-devlet resmi internet sitelerini hack’lediğini duyurdu.

RootAyyıldız, internet sayfasından, yaptığı duyuruyla, siber saldırılardan sorumlu olduğunu açıkladı; grup, saldırıların Atina’nın Türkiye’ye yönelik tehditlerine bir cevap olarak gerçekleştirildiğini de belirtti.

Hacker grubu sayfasından yaptığı açıklamada,şu açıklamayı paylaştı:

“Selamün Aleyküm, Yunanistan’a ait einventory.e-gif.gov.gr adresini ‘dump’ ettim. Bu verileri paylaşıyorum. Detaylı bakan olursa Yunanistan’a ait birçok bakanlık görevlisinin bilgilerini bulabilirler. Türkiye’ye laf uzatırken, bir daha düşünün”

Hulusi Akar’dan Yunan Bakana anladığı dilden cevap

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos’un önceki gün yaptığı ‘Türkiye ile askeri çatışmaya hazırız’ sözlerine “Bunu da söylemek zorundayım.

Bu hiçbir şekilde kimseye tehdit değil, hiçbir şekilde provokasyon değil. Gerektiğinde bu konuda Silahlı Kuvvetlerimiz kendisine verilecek her türlü görevi yapabilecek durumdadır.” şeklinde cevap verdi.

Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos’un önceki gün yaptığı ‘Türkiye ile askeri çatışmaya hazırız‘ sözlerine yanıt veren Bakan Akar, “Bunu da söylemek zorundayım. Bu hiçbir şekilde kimseye tehdit değil, hiçbir şekilde provokasyon değil. Gerektiğinde bu konuda Silahlı Kuvvetlerimiz kendisine verilecek her türlü görevi yapabilecek durumdadır.” dedi.

Akar şözleri şu şekilde;

Hiçbir şekilde kimseyi tahrik etmeden, kimse kimsenin hakkına tecavüz etmeden barışçıl yöntemleri kullanmak suretiyle bütün sorunları çözelim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hak, alaka ve menfaatlerini korumak ve kollamakta da son derece azimli, kararlıyız ve buna da muktediriz. Bunu da söylemek zorundayım. Bu hiçbir şekilde kimseye tehdit değil, hiçbir şekilde provokasyon değil. Gerektiğinde bu konuda Silahlı Kuvvetlerimiz kendisine verilecek her türlü görevi yapabilecek durumdadır.